YÖK'ün dikkatine...

A -
A +

Sütunumuzda okuyucudan mektup yayınlamak gibi bir alışkanlığımız yok. Bugüne kadar neredeyse böyle bir hareketimiz olmadı. Aşağıda okuyacağınızsa bir çığlık. Kısaltarak sunmak maksadı izahta güçlük çıkartabilirdi. Dertliler, bir grup araştırma görevlisi. Öteki ismiyle asistanlar. Birlikte okuyalım. "Eğitim yönünden geri kalmış Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin değişik üniversitelerinden İstanbul ve Ankara'ya gelerek doktora ihtisası yapan, aile geçindiren araştırma görevlileriyiz. İhtisasımızı tamamlamak için bir çok sıkıntılara katlandık. Dört yılı aşkın bir süredir ihtisasımız için çaba gösteriyoruz. Doktora ihtisasımızın derslerini ve yabancı dili başarıyla geçtik. Ancak bir şanssızlık oldu ve 'doktora yeterlik sınavında 'iki defa başarısız olduk. Doktora İhtisas Yönetmeliği'nde "doktora yeterlik sınavında başarısız olanların kaydı silinir" maddesi bulunmaktadır. Araştırma görevlisi olarak doktoradan atılınca görevden de atılıyoruz. Üstelik bağlı olduğumuz üniversiteye yüklü miktarda tazminat ödemeye mecbur bırakılıyoruz. Bu durumda ailece mağdur olmak üzereyiz. Türkiye'nin en geri kalmış bölgesi olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne gelip bin bir zorluklarla mücadele ederek ihtisasını bitirmek üzere olan biz araştırma görevlilerine ek bir sınav hakkı tanınmasını YÖK'ten talep ediyoruz. Lütfen mağduriyetimizi gideriniz" Belgegeçeri okuyunca içimiz cız etti. Bir kaç sebeple. En mühimi maruz kaldıkları haksızlıktan dolayı. İkincisi hallerini izah için güneydoğuya dair sık sık "en geri kalmış", "geri kalmış ibarelerini kullanmaları. Sürekli bu şekilde tavsif edilen o yöre insanın hangi psikolojide olduğunu takdirlerinize bırakıyoruz. Üçüncüsü yazıdaki imla yanlışları. Bir kaç yeri düzelterek iktibas ettik. Bir asistanın, hele bir grup asistanın bu hatayı yapmaması gerekirdi. Üzüntümüz, o kadarla da kalmadı. Meramlarını muntazam olmayan bir el yazısı ile kaleme almışlar. Ankara ve İstanbul'dalar mazereti olamaz ama yine de mazur sayalım ve gelmek imkânına sahip olamadıklarını farz edelim. Bir daktilo da mı yoktu? Bu sebeple, mektubun YÖK ve bu meyanda diğer ilgili kurum ve kuruluşlar için alarm zilleri çaldığı kanaatindeyiz. YÖK şimdi kalkıp "işte şu yazdıklarınız dahi başarısızlıklarının isbatıdır" diyemez. Çünkü arzuhalleri dikkatle tedkik edildiğinde onlar da zımnen başarısızlıklarını kabul etmekteler. Bunu "...ancak bir şanssızlık oldu" fikriyle izaha çalışıyorlar. Bu yüzden ek imtihan hakkı istemekteler. Bu hak tanınmalı mı? Bir insanın ömründen dört yıl silinip atılamayacağına göre elbette. Demek ki asistanlık mevzuatının günün gerçeklerine göre yeniden tanzimi gerekiyor. Akademisyenlik yoluna giren bir genç, dört yıl çalışsın, yabancı dil ve derslerinden geçsin, fakat yeterlik imtihanında başarısız sayılarak kapı önüne konsun. Bu haksızlıktır. Üstelik kapı önüne koymakla da kalınmıyor. Dört yılın masrafları da kendisinden isteniyor. Bir asistanın o masrafları karşılaması mümkün mü? Öyleyse... YÖK'ün yapacakları... Bir mağduriyete asla izin vermemesi... Asistanlarını iyi yetiştirmesi. Ve mevzuatta değişikliğe giderek daha baştan birini ya asistan alması veya almaması. Konunun isminden başlayarak her şeyi ile değiştirilmesi gerekiyor. "Araştırma Görevlisi" unvanı dahi tutmadı. 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olan en düşük derecedeki bir memuru bile öyle kolay kolay işten çıkartamazken ilim adamı olmak isteyen üniversite mensuplarının harcanmaları, dünyalarının başlarına yıkılması tasvip edilemez. Harcamak değil, kazanmak prensip olmalı. Dışarıya müthiş bir beyin göçü varken eldekilerin değeri bilinmeli...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.