HDP özür dilemeli

A -
A +
Silahlı Kürt hareketinin dağda grupları olduğu gibi TBMM'de grupları oldu. Hemen herkes, bu harekete "silahı bırakın, meclisteki varlığınızı Türkiye partisi olma noktasına taşıyın" tavsiyesini yaptı, yaptık.
Bu tavsiyeler yıllar sürdü.
Nihayet HDP ismiyle yeniden yapılanmaya gidildi. Bölge partisi, ırk partisi, bölücü parti, nefret dilini kullanan parti olmaktan çıkıp bütünü kucaklayabilen bir siyasi hareket intibaı verecek emareler gösterir oldu. Bu gelişme ümitleri yeşertti. Üstelik iyi seyir orada da kalmadı. HDP, Selahattin Demirtaş'ı cumhurbaşkanı adayı gösterdi. Sn Demirtaş, memleketin her tarafında mitingler yaptı. Bu vaziyet, memnuniyet uyandırdı. Nihayet aklı selim galip gelmiş, Barış Süreci'nin de varlığıyla HDP, hataları terk ederek Türkiye partisi olmaya karar vermişti.
10 Ağustos 2014'te sandıklar açıldığında Selahattin Demirtaş'ın yüzde 10'a yakın rey aldığı görüldü. Oyları katlamış, seçim barajını zorlamaktaydı. Yüzde 10'luk baraj, oldum olası içe sinmiyordu. Ama bölünme kaygısı yüzünden o engele kimse dokunamamıştı. Şimdi ise  muhtemelen bir sonraki seçimde barajın bir hükmü kalmayacaktı. Çünkü CHP, kendini yenileyemiyordu. Ana muhalefet tarafında boşluk doğmuştu. Sütun ve ekranlarda bir çok kereler şunu söyledik "eğer çalışırlarsa MHP, CHP'nin milliyetçi tarafını, HDP, sol tarafını götürür, CHP de küçük bir parti haline düşer".
Bu, şu demekti, istikbalde Türkiye ana muhalefeti MHP ile HDP arasında yarış mevzuu olacak ve çok çalışan, ana muhalefet mevkiini kazanacaktı. Zihinler bunu düşünür, kalbler bunu kabule hazırlanırken IŞİD diye bir sömürgeci oyunu sahneye kondu. Daha ne olduğu bile tam anlaşılamadan bu terör örgütü, Haleb'in Ayn El Arab/Kobanî ilçesine dayandı.
Bu Osmanlı mirasında Türkmen ve Arap nüfus da  olsa bile esas ağırlık sünni Kürtlerdi. Türkiye, derhal hudutlarını açtı. Yığınlar göçüyordu. Türkiye, diğer taraftan siyasi ve diplomatik hamleler içindeydi. Hükümetin elini kuvvetlendirmek için meclisten de tezkere çıktı. Bu tezkereye en evvel HDP "evet" diyeceğine "hayır" dedi. TSK'nın gerekirse Kobani'ye giderek Kürtleri kurtarma yetkisini reddediyordu. Akıl ve hafsala dışı bir tercihti.
Bu arada IŞİD, bayrama rağmen saldırılarını devam ettirdi. Bayram ve ateş. Bayram ve katliam. Bayram ve savaş. Bunlar, tezat kavramlardı. Cahiliyye döneminin putperest  müşrikleri bile bu tezattan sakınırlardı. IŞİD ise kurban bayramını dinlemedi. Onlar için karşılarındakiler kâfirdi. Kaza toplarla vuruluyor, insanlar ölüyordu. Bu vaziyete kimlerin üzülmesi gerekirdi? Hepimizin. Onlar, dünya Kürtleri için ırkdaş, bizler için dindaş ve herkes için mazlum insanlardı.
O halde yapılması gereken nelerdi?
Dramı yazılarımızla dile getirmemiz, tvlerde mazlumlara sözcü olmamız, stk'larla partiler dünya kamuoyunu hazırlamak için mitingler düzenlemeliydi.
Bunun yerine önce HDP'li bir kadın vekil askere hınçla taş atan bir görüntü verdi. Ardından söze konu parti, kendisine açılan kredileri yok edercesine taraftarlarını sokağa çağırdı. Onlar da yollarına ne çıkarsa  yakıp-yıktılar. Polisle çatıştılar. Bir düzineden fazla vatandaş canından oldu.
Böyle bir çağrı, şaşkınlık uyandırmıştır. Haklı soru şudur:  HDP bir parti mi, gerilla karargâhı mı?
Bu parti bugün seçim olsa 10 Ağustostaki oyların yarısını bile alacağı şüphelidir. Böylesine şaşkın bir tavırla Kürtlere zerrece faydası dokunmadığı gibi dolaylı da olsa IŞİD ve Baas erjimine destek olmuştur.
HDP inanılmaz bir çılgınlık yaptı.
Tarih önünde çok ağır bir vebal yüklendi.
Hislerini anlıyoruz ama yol bu değil.
Derhal ve âcilen hatasından dönerek özür dilemelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.