Türkiye, fiilen başkanlık dönemine girmiştir

A -
A +
Turgut Özal, Başbakan olup da o müthiş reformları arka arkaya gerçekleştirince bir kısım aydınlar hangi dünya görüşünde olursa olsun derhal bu yeniliklerin yanında yer aldılar. Kendini aydın zanneden bazı kimselerse, olanları anlamaya çapları yetmediği için muhalefetten öte husumet gösterdiler. Müstakbel Gnkur. Bşk'nı hulyasındaki bir teğmen, Başbakan'a "alışamadık" diye telgraf çekti.. Bu söz, bazıları için mal bulmuş mağribi gibi oldu. Merhum Özal ise gevrek gevrek gülerek "alışacaksınız, alışacaksınız" diyordu.
Tabiîki alıştılar. Köprülerin altından çok sular aktı. O devrim mahiyetindeki yenilikler, hayata geçerken gericiliğin en âlâsını yapanlar, daha sonra  reformların getirdiği nimetlerden ilk önce faydalandılar.
Halkın tesciliyle "dindar, sivil ve demokrat" Turgut Özal'a  ağza alınmaz, kaleme sığmaz, vicdan kabul etmez öfkelerle saldıranlar, şimdi, dün muhafaza etmeye çalıştıkları düzene götürülmeye çalışılsa bunu hiç biri istemeyecektir.
Turgut Özal, zihinlerde, pazar ekonomisinde, bürokraside vs inkılaplar yaptı. Vatandaşı gümrük kapılarımız arasında mahkum kalmış olmaktan kurtardı. Bu gelişmeler, o günlerde yetişme çağında olan bugünkü iktidar kadrolarını derinden etkiledi. Özal fikriyatından en fazla istifade eden isimlerden biri Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Merhum Turgut Özal, bugün hayatta ve iş başında olsaydı, sn Tayyip Erdoğan'ın yaptıklarından başka bir şey yapmayacaktı. Nitekim dün Turgut Özal'a ne yapılıyor idiyse bugün aynıları sn Tayyip Erdoğan'a yapılmakta. Çünkü bir kısım kimseler, Tek  Parti diktasının devamcısı, Tayyip Erdoğan ve ekibi de Turgut Özal devrimciliğinin devamıdır. Devrimciler kalıba, şekle, statükoya bağlı kalmazlar. Hadiselerin peşine takılmazlar. Öncüdürler, kendileri yaptıklarıyla gündemi tayin ederler.
Bugün Türkiye'de parlamenter sistem mevcut. Doğrusu o da değil. Zira senato yok. Parlamenter sistem mevcut; fakat aynı zamanda yamalı ve özürlü bir anayasa var. Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye ufkuna koyduğu ve hakikat olması için için mücadele verdiği bir Başkanlık Sistemi projesi bulunmakta. Anayasa değiştirilemediği için bu sisteme geçilemedi. Ümitler, 2015 genel seçimlerinde. Ama o zaman da nasıl bir netice çıkacak şimdiden belli değil.
Şu varki Türkiye, Başkanlık Sistemiyle idare edilme ihtiyacında.  Safralarından kurtulmuş, hızlı bir devlet yapısı gerekli. Öyle ise şartlara razı olup dünde mi kalmalı, hadiseye el mi koymalı?
Recep Tayyip Erdoğan, tıpkı Halil Turgut Özal gibi hadiselerin önünde gitmeyi tercih etmekte. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Başbakanını tayin etmiş, kendisi de fiilen Başkanlık yapmaya başlamıştır. O Başkanlık yaparken bazıları anayasa ihlalinden söz etmekte, bazıları ağır imalarla içtiği andı hatırlatmakta, bazıları, huysuzluk yapmaktalar.
Kim ne derse desin, ne yazarsa yazsın, nasıl öfklenirse öfkelensinler; bir gün onlar da alışacaklar! On sene sonra bu kin güden muhalifler de bugünlere gelmek istemeyecekler.
Mühim olan Türkiye'nin bölge ile birlikte kalkınmasıdır.
Kabul edelim ki yazılı bir anayasamız yok.
Kabul edelim ki teamül, Cumhurbaşkanına millet ve devlet menfaatine faydalı gördüğü bir idare tarzını tercih etme salahiyetini kendisine tanımıştır.
İşte bugün o vardır.
Eğer, bu fiili devrim devam etmezse İç Barış da olmaz, 2023, 10. Büyük ekonomi, 2071 de olmaz.  Başkan Başbakanıyla işleri paylaşmış aslanlar gibi götürmekteler. Dün Başbakan Tayyip Erdoğan'la Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında nifak çıkartmaya uğraşanlar bugün de Erdoğan-Davutoğlu ihtilafı düşleri görmekteler.
Herkes çapı kadar eser verir!
Başkan, yükü omuzlamış götürmekte...
Durmak yok; yola devam!!!
Maksat, vasıtadan değerlidir.    
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.