Çözüm kelimeleri

A -
A +
Bir teze göre Kürtler, Türkler Malazgirt'le beraber Anadolu topraklarına adım attıklarında burada mevcutlardı. Bir başka teze göreyse Türkler de zaten bir Türk koludur, hep beraber geldik. Bunların hangisi doğru olursa olsun iki gerçek değişmemektedir:Biri, Kürtlerin hatta belki Türkler ve diğer Müslüman Osmanlı kavimlerinden de öte Hilafet Makamına ve Padişaha bağlılık ve hürmetleriydi. Ermeniler için sarf edilen "Millet-i Sâdıka" tabiri malumdur. Elhak yakın tarihe kadar bu doğruydu. Fakat belki ondan da daha doğru olan Kürtlerin sadakatidir. Bilhassa Şafiî Kürtler, hem samimi Müslüman ve hem samimi devlet bağlılarıydı. Bugün bile devlet, Kürtlerle irtibat kurabiliyorsa ve bu kadar emperyal teşebbüs ve teröre rağmen bir parçalanma olmadıysa bunda Sünniliğin Şafii itikad kolundaki aziz kardeşlerimizin yüksek payı vardır.Rejimin üzerinden 91 yıl geçtiğine göre her şey hiçbir endişeye lüzum kalmadan dile getirilmeli. Şu kadarcık malumattan bile çıkmakta olan doğru şudur. Bölünmenin yolunu, ortak mânevi harç hükmündeki Hilafet Makamını mer'iyetten/yürürlükten kaldırmakla bizzat rejimin kendisi açmıştır. Evvela bunun itiraf edilmesi, sistemin, rejimin nefs muhasebesi yapması gerekir.Diğer gerçekse varılan noktadaki düşündürücü manzaradır. Kürtler, devlet memleket bağlısı olan dindar ve muhafazakâr olanlar, muhtariyet/otonomi, daha ileri gidip bölünme isteyenler, büyük Kürdistan peşinde olanlar, Kandil'dekiler, Avrupa'dakiler vs. şeklinde birçok kısma ayrılmıştır.Barış Süreci, İttihad ve Terakki'nin daha doğrusu Türkçülük cereyanının ortaya çıkmasıyla başlayan, Cumhuriyet uygulamaları, İstiklal Mahkemeleri vs. ile hızlanan, PKK ile alevlenen ve dışarıdan körüklenen böylesine dallı budaklı bir devâsâ problemi halletmek gibi bir zorluk karşısındadır.Zorluğu yenebilmek için her şey konuşulabilmeli, her şey dile gelebilmeli. Fani sistemlerde hiçbir şey tabu ve değişmez olamaz.Düne kadar Kürt varlığı yok sayılırken bugün "Türkiye, Kürtlerin de devletidir!" denmesi büyük ilerlemedir. Fakat Kürt de kalkıp "benim devletimse niye sadece senin adını taşıyor" derse ne denecektir?Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun, Türkiye, Kürtlerin de devletidir. Sadece Kürtleri değil, her alt aidiyeti kastederek bizler birbirimize Vatandaşlık ve Tarihdaşlık bağlarıyla bağlıyız demesi, aydınlığa yönlendiren bir duruştur. Ancak orada kalınamaz, eksikler vardır.Çözüm Kelimeleri şunlardır:1-Vatandaşlık2-Dindaşlık3-Tarihdaşlık4-KültürdaşlıkVatandaşlık, aynı zamanda ülkedaşlık demektir. Anayasa ve kanunlar önünde eşit hak ve mükellefiyetlere sahip olmayı ihtiva eder. Dindaşlık, İslam din kardeşliği demektir. Kelime-i şahadet getiren herkesi kucaklar. Tarihdaşlık, Müslim ve gayrı Müslim, tarihten bu tarafa bu toprakları paylaşan herkesin ortak mazi birlik ve zenginliğidir. Kültürdaşlık, daha ziyade gayrı Müslim vatandaşlarımızla alakalıdır. Bu unsurla din ve milliyet ayniyetimiz yoktur ama aynı içtimai hayatın asırlardan süzülüp gelmiş muhkem bir kültür üslubu vardır.Unutmamalı ki Abdülkerim Satuk Buğra Han'dan bu yana geçmiş bütün Türk devletleri, İslam devlet nizamı muhatabı olan yeni nüfuslara şunu sordu:-Müslim misin, gayrı Müslim misin?Müslümanım diyene hukukun şudur, dedi, Müslüman değilim diyene senin hukukun da şudur dedi. Her teb'a hukukla idare edildi. Hukukunun çiğnendiğine inanan herkes mahkemeye gidebildi. O halde tarihdaşlığın adının konması icap eder. Diller yeniden üst kavramlara "ümmet" ve İslam Milleti kelimelerine alışmalı. Bu bir ideolojik tavır değil, tesbit ve tarihten alınacak derstir.Keza bütün devletlerimizin kendi adları vardır. Üst kimlikse Devlet-i Ebed Müddettir. Devlet-i Ebed Müddet, Cumhurbaşkanlığı armasında mânâsını bulur. Onu birleştirici bir değer olarak gündeme taşımalıyız.Tefekkür, Barış Sürecinin de olmazsa olmazıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.