BÜYÜK BRİTANYA VARSA BÜYÜK TÜRKİYE DE VARDIR!

A -
A +
Barış Süreci devam ederken büyük problemler de yaşanmakta. "Sokağa inin!" çağrısıyla 40 civarında vatandaş hayatından oldu. Zahiri maksat Kobani'nin düşme tehlikesini protestoydu. Bir isyan tehlikesi yaşandı. Fakat  6-7 Ekim olayları Kürt kitleden yüz bulamayınca bozgunla nihayetlendi. Buna rağmen hayli bir insan ve mal kaybı olmuştu. Daha o yaralar sarılırken bu defa arka arkaya ölümler oldu. Önce Kars'ta baraj inşaatına saldıran 3 PKK'lı militan öldürüldü. Sonra Yüksekova'da 3 sivil asker şehit edildi.
Vuranların PKK'lı olduğu ve Kars'taki ölülerin intikamı için eylem yapıldığı iddia edildi. Kars'ta inşaata saldıran militanlar hakikaten PKK'lı mıdır? Yüksekova'da askerleri şehit edenler PKK'lı mıdır?
PKK'lı olmaları mümkün olabileceği gibi alâkası da bulunmayabilir. Adı geçen örgüt, yekpâre bir kitle değil. Değişik ideoloji ve hatta ırklardan  meydana gelmekte. İmralı'yı dinlemeyen, kendilerine göre radikal gruplar, saldırı ve katliamları yapmış olabilirler. Bu mümkün olabileceği gibi şu da mümkün; kendilerine PKK'lı havası vermiş yabancı istihbarat ajanları Kars ve Yüksekova hadiselerini çıkartmış olabilirler.
Her iki halde de netice değişmemekte.
Bu memleketin insanları ölmekte ve  Barış Süreci yara almakta.  
Dün Türkiye vatandaşlarının Kürt militanı veya Türk askeri olarak ölmesi Türkiye'nin büyümesini istemeyen Batılı-Doğulu-Güneyli merkezlerin işine geliyordu. Hem militan gruplara silah satıyor ve hem de Türkiye'nin büyümesini önlüyorlardı. Hadise rutine binmişti. Yüzde 70'leri bulan yüksek enflasyon gibi yüksek terör, alev alev yanıp ve yakıp gidiyordu. Her gün tabut gelmesi neredeyse kanıksanır olmuştu. Bunlar yaşanırken 28 Şubat dış mihraklı darbesiyle birtakım subayları da emirlerine almışlardı. Güneydoğu çarpışma alanı, düşük yoğunluklu savaş, bir zenginleşme sebebiydi. Kaybedenler vatan ve Türk-Kürt fukara ailelerdi.
Oyun, Barış Süreciyle birlikte bozuldu.
Devlet; rütbeli, cübbeli, kalemli ve benzeri mafyalardan kurtarılmıştı. Kanıksama öyle derindi ki önce inanılamadı. Ama biraz zaman geçince sahi olduğu görüldü. Herkes sevinçliydi. Biz seviniyorduk. Fakat bir de surat asanlar vardı.
Surat asanlar, bahsettiğimiz o ajanları gönderen devletlerdi. Hem silah sanayileri, endüstrileri sakatlanmış ve hem de Büyük Türkiye diye bir tehlike baş göstermişti. Lozan ezberleri bozuluyordu. Türkiye, kabuğunu zorluyordu. Şimdi itaat eden değil, proje üreten, kendileriyle yarışan bir Türkiye vardı. En evvel ve asla batının koç başı Britanya, buna razı olamazdı. Böyle bir şey Kraliçe'nin uykularını kaçırırdı. İngiliz Milletler  Topluluğu olur, Osmanlı Milletler Topluluğu olamazdı. Büyük Britanya olur, Büyük Türkiye olamazdı. 
"Büyük Britanya" maskeli İngiltere, rakip tanımıyordu. Kendisi meşruti idareyle idare edilir ama unvanı "demokrasinin beşiği" olurdu. Osmanlıya gelince cumhuriyet demokrasi olarak öğretilirdi. Velhasılı ölenler, o üç, beş, yedi gençten ibaret değil. Daha ötesi bir tarafa Adnan Menderes'in idamından bu yana bu ülkenin insanları kardeşin kardeşe düşürülmesi şeklinde ölmekte. Şu unutulmamalı ki Büyük Türkiye gayesi devam ettikçe, din ve tarih şuuru geliştikçe ölmeler bitmeyecektir.
Yaşanan, emperyalizmle hesaplaşmadır. Bu hesaplaşmanın tarafları, Türkler ve Kürtler değildir ve olamaz. Taraflar, Türkiye ve sömürgecilerdir.
Şu gerçek görülmeli ki "Büyük Türkiye" bu memleketin her vatandaşının devletidir.
Bu sebeple oyuna gelmemeli. Bağra taş basıp sabretmeli. Büyük Britanya'nın Arjantin açıklarındaki Falkland adlı kayalarda bile söz hakkı varsa bizim, kendi coğrafyamızda elbette söz hakkımız vardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.