Muhafazakâr düşünce

A -
A +

Işık, "muhafazakâr ışık-modern ışık" diye ikiye ayrılamaz. Yabancı mefhumlarla yerli değerler konuşulmakta. Bazı zihinlerde hâlâ Fransız ihtilalinin rüzgârı devam ediyor. Solcu-sağcı, gerici-ilerici, çağdaş-yobaz... gibi tarifler mücerred/soyut ve üstelik de ithal iken bunlardan hareketle bir hükme varılması yanıltıcı olur.

Düşünceyi yani fikri muhafazakâr olan ve olmayan diye ayırmak isabetli olmayacaktır. Muhafazakârlık, dindarların kendilerini doğrudan ifade etme hürriyetine malik olmadığı faşizan Tek Parti zulmünün devam ettiği günlerdeki konuşma şifreleridir. Bir adım sonrası milliyetçi, daha cesurcası mukaddesatçıdır. Buradan hareketle "milliyetçi-mukaddesatçı" tarifi türemişti.
Zıddı da var; gözdağıyla tayin edilmiş Cumhurbaşkanı, meydanlara Mushaf göstererek "milliyetçi-mukaddesatçı" reylerle iktidar olmuş Başbakan, üstelik de dini bayram günlerinde radyoda "teokratik devlet şekline karşıyız" diye konuşurlardı. İslami veya şer'i denmez onun yerine "teokratik" denirdi.

Fikir hayatımız, uzunca bir süre ya sloganlar veya ideolojiler yahut ikame kavramlarla yönetildi. "Aşırı sağa da aşırı sola da karşıyız!" "Teokratik devlet yapısına karşıyız!" riyakârlığının bir başka tavrıdır. Bunun tercümesi "dindara da komüniste de karşıyız" sözüdür. Açıkça böyle söylense dindar, komünistle eşitleneceği için halk indinde kayba yol açacağından cesaretle dile gelemezdi. Daha öncesi ve daha beterleri de var. Hilafetçi, mürteci, yobaz, tarikatçı. Bu karalamaların tamamı dinine bağlı temiz Müslümanları kasdetmekteydi. Bu sebeple resmî ideoloji, aydın diktası ve dışlanmışlık tahkiriyle mücadele eden yerli insan, kendini veya hareketini sembollerle ifade eder veya zaman zaman önce  "muhafazakâr" sonra "milliyetçi mukaddesatçı" hatta "Türk-İslam sentezi" gibi farklı kavramlarla görünürdü. Oradan yine ideolojik bakış açısıyla "İslamcı" diye bir başka tarife yapışır.

Muhafazakâr düşünce, liberal düşünce, komünizm, kapitalizm vs. gibi sistemler yok mudur? Vardır. Fakat dışımızdaki bir başka dünyanın üretimleridir. Bir dönem garbın entellektüelleri, Hıristiyanlığa dahil edilmiş teslis fikrindeki absürdlüğe reaksiyon olarak dinden uzaklaşınca bizdeki münevver veya daha sonra da aydınlardan bazıları, hiçbir alakası yokken aynı reaksiyonu İslamiyete göstererek kıyafet modası gibi fikri modada savrulmuşlardı.
Solcu-sağcı, muhafazakâr, İslamcı... şeklindeki tarifler, yerli değildir.

İslamdaki mukaddes "cihad" mefhumunun el Taliban ve IŞİD gibi ısmarlama örgütler üzerinden "cihatçı" diye yozlaştırılması misali "İslamcı" bir yozlaştırma niyetinin mahsulüdür.
Elbette doğu da batı da bütün siyasi, sosyolojik, edebi fikri, kavram ve ideolojileriyle bilinmeli. Ama onlara ram olarak, dahası mahkûm olarak; hele hele  Peygamberleri, sahabeleri, İmam-ı Azam, İmam-ı Gazali, Abdülkadir-i Geylani, İmam-ı Rabbani gibi büyük âlimleri hatırlamadan referansları batının yetişmişleri üzerinden vermek, batı sularında seyreden batı bandıralı bir gemide batının düşünce kalıpları, tasnifleri, diyalektik ve mantığıyla ele almaya benzer.
Biz, solcu-sağcı, ilerici-gerici, muhafazakâr, tutucu, mutaassıp, mukaddesatçı, İslamcı şucu veya bucu değiliz. İnsanız, Müslümanız, bir millete ve bir ümmete mensubuz ve yerliyiz. Dinimiz, âlimlerimiz, mazimiz, derin ilim, irfan, kültür ve değerlerimiz var.

Batının bunalımdaki filozofu "tanrı öldü" demişti. Onu buhranıyla baş başa bırakırken şunu diyoruz; Fransız ihtilalinin getirdiği düşünce model, kalıp ve ifadeleri öldü. Batının tıkanmışlığı biraz da buradan. Fransız ihtilalinin getirdiği bir kısım fikirler, uyandırdığı milliyetçi duygular, sonraki asırlarda ve bilhassa I. Cihan ve II. Cihan Harplerinde  100 milyon insanın ölmesine sebep olmuştur.

Bu toprakların çocuklarının ateistliğe özenen taklitçi talihsizlerin aksi tarafında bir başka hatada patinaj yapıldığını fark etmeli. Yanlış aynaların önünde duruluyor.

Ne tartılmakta ve nerede tartılmaktadır?
Dağlar kadar ağır fikri yükler var.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.