KUDÜS'TE ÜMİTLER HEP DİRİDİR!

A -
A +

Filistin topraklarında bitmeyen kavgaların esas sebebi Kudüs'e sahip olma arzusundandır. Kudüs, her üç semavi din için de kutsaldır. Bu kudsiyet, Mescid-i Aksa'nın yer aldığı alandan ileri gelmektedir. Burası, Yahudiler için Süleyman aleyhisselam mabedi sebebiyle, Hıristiyanlar için İsa aleyhisselamın burada çarmıha gerildiğine inandıklarından ve Müslümanlar için de ilk kıblemiz burası olduğu için ve Miraç mucizesinin safhalarından biri olmasından dolayıdır.

Kudüs şehri, ikinci İslam Halifesi Hazreti Ömer'ül Faruk -radıyallahü anh- zamanında İslam orduları tarafından fethedildi. Fetih zamanında "Süleyman mâbedi denen" Beyt-i Makdis'in -belki- sadece harabeleri vardı. Bunun üzerine aynı zamanda bir Peygamberin hatırası da dikkate alınmış olmalı ki o sahada Mescid-i Aksa inşa edildi. Emevi hükümdarı Abdülmelik bin Mervan, burayı büyüttü. Aynı hükümdar, daha sonra aynı mıntıkaya Kubbet'üs Sahrayı da inşa etti.

Her üç din için de gözde bir yer olduğundan burası hep sahnede oldu, hep hareketler yaşandı. Selahaddini Eyyubi, bugün Fas denen Mağribden nüfus getirerek Yahudilerin "ağlama duvarı"na yakın bir bölgede Mağrib Mahallesini inşa ettirdi. Fakat İsrail, bu mahalleyi de daha bir çok yer gibi yıkıp yok etti. Osmanlı zamanı bölgenin huzur dönemidir.

İngiliz destekli olarak ve Yahudiler, çok kere yaşadıkları yerlerden zorla kopartılarak Filistin'e göç ettirilip de burada bir İsrail devleti kurulunca; kurulan bu devletin sürekli şiddet hareketleriyle genişlemesi yüzünden bölgede huzur kalmadı. Muhabbetin yerini muharebe aldı. Mescid-i Aksa sürekli taciz edildi.

İsrail, zaten başlangıçtan itibaren Mescid-i Aksa'yı hedef almıştı. Maksadı onu yok edip Süleyman mabedine ait kalıntılarını ortaya çıkartarak onlar üzerinden aynı adla yeni bir tapınak yükseltmektir. Bu maksatla 2007 yılında Mescid-i Aksa'nın altından borular geçirdiler. Bu sırada güya, II. Tapınağın kalıntılarını, kısa zaman sonra da I. Tapınağın kalıntılarını buldular. O günden beri arkeolojik çalışmalar devam etmekte.

Bu kazılarla Mescidi Aksanın altı boşaltılmaktadır. Diğer taraftan Mescid-i Aksa'ya ancak yaşlılar bırakılmaktadır. Filistinli vakıf yöneticileri Mescid-i Aksa'nın sadece içine hakimler. Mescide yalnızca Müslümanlar girebilmektedir. Uygulama bu olduğu halde İsrail askerleri, geçen ay mukaddes mabede sığınmak zorunda kalan Filistinlileri kovalayarak postallarıyla içeri girdiler, silah sıktılar ve Mushaf-ı şerifleri yırtıp yerlere attılar.

Bu psikolojik savaş, planın bir parçasıydı. Zemini kaza kaza Mescid-i Aksa'nın bir gün dinamitle çökertilmiş gibi yıkılmasını beklemekteler. Şayet böyle bir talihsizlik yaşanırsa o zaman da asla yeniden inşaat izni vermeyeceklerdir.

İşte Kudüs, Mescid-i Aksa, Kubbet'üs Sahra ve Burak Kayasının hazin hikâyesi. Bir avuç Filistinli mücahid, sanki yeryüzünde yalnızca kendileri varmış, sanki ümmetin sorumluluğu onlara yüklenmiş gibi uçağa, herona, tanka, kurşuna, zulme karşı çaresiz bir şekilde elde taşları, kalbde imanlarıyla onlarca senedir mücadele vermekteler.

Kudüs, 638 yılından itibaren Müslüman yurdu iken İsrail, 1310 yıl sonra 1948'den itibaren zorla koparmaya girişti... Filistinliler oldukça ve Filistinlileri özbe öz Türk vatandaşından ayırmayan, davalarını şeksiz ve şüphesiz davası bilen Türkiye oldukça bu mesele çıkmaza girse de asla karamsar olmamalı.

Ümitsizlik bize yakışmaz.

Şafak bir gün elbette söker.

Sözün burasında İİT/İslam İşbirliği Teşkilatı'nı sorduğunuzu duyar gibi oluyoruz. Haksız değilsiniz. Bir de öyle bir teşkilatın varlığı rivayet edilmekte. İşte o kadar. Eğer; ona verilen destek, avcılar kulübüne verilseydi; o avcılar, ellerindeki basit tüfeklerle olsun bir şeyler yapabilirlerdi.

O değerlerimizden ırağa düşmüş olanlarsa adları gibi işbirliği içindeler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.