ANKARA'NIN ERBİL SİYASETİ

A -
A +
Nihâyet Kürtçü terörün beli kırıldı. Vatandaş, sanki bir rüyada. Cumhurbaşkanı, Başbakan, sevindirici muvaffakiyeti haber vermekte, gazeteler "PKK'yı mağlup ettik" diye başlıklar atmaktalar. Elbette ki dikkat edilmesi gereken erken zafer havasıdır. Böylesi havalar, Asr-ı Saadet'teki Hendek Harbi'nden bu yana hep kaybettirmiştir. Bu sebeple temizleme en tavizsiz şekliyle devam etmelidir...
Kürtçü terör örgütünü hüsrana uğratan birinci âmil, siyâsî iradenin kararlılığıdır. İkinci âmil, asker, polis ve diğer emniyet unsurlarımızın gözlerini kırpmadan hainlerin üstüne gitmeleridir.
Bu saydıklarımız, devlet, hükûmet ve onun emrindeki unsurlardır.
Ama bu iftihar vesilesi neticede başka âmiller de var:
Onlardan birincisi Kürtçü olmayan Kürt vatandaşlarımızdır. Nasıl ki bu dehşetli mücadelede asker, polis, korucu, jandarma, özel güvenlik, istihbarat ve şehit ailelerinin hakkı ödenemezse Doğu ve Güneydoğulu vatansever Müslüman Kürtlerin de hakkı ödenemez. Onlar, devletin varlığı, ülkenin birliği, ezan sesinin susmaması ve bu toprakların kardeşliğinin yanında yer aldılar. Bu kolay değildir. Hem orada haydutların tehdidi altında yaşayacak ve hem de bu cesaret gösterilecek.
Kürtçü terör örgütün belinin kırılmasında payı olan bir diğer unsur da Barzani siyasetidir. Mesut Barzani, bırakınız Türkiye'nin işini zorlaştırmayı, aksine Türkiye'nin yanında yer aldı. Batıyı, PYD'ye yakınlaştıran, DAEŞ diye bir tezgâhı ortaya çıkartan esas saik, Kürdistan'ın Türkiye ile yaptığı petrol andlaşmasıdır. Bu andlaşma üzerine Kürt petrolü borularla Ceyhan'a taşındı. Fakat Batı çıldırdı. Güneyimizde sözde bir Kürt devleti kurup petrolü Erbil'den kopararak Akdeniz’e akıtmak için çok uğraştılar ama Ankara'ya geri adım attıramadılar.
Sosyalist Kürtçülerin "seni başkan yaptırmayacağız!" dediği iki kişi oldu. Biri Tayyip Erdoğan, diğeri Mesut Barzani. Yaşananların seyri baştan beri sıralanırsa görülecektir ki bugün mağlup olan yalnızca PKK ve HDP değildir. HDP, PYD ve onların arkasında yer alan sömürgeci devletlerin Orta Doğu politikaları da mağluptur.
Sn Barzani, hiçbir gün ırkçı anlayışla hareket etmemiştir. Sn Erdoğan'ın ırkçı anlayışla hareket etmemesi gibi. Türkçülük, Kürtçülük, Baasçılık garbın bölünmeye matuf olarak bu iklime zerk ettiği ithal ideolojilerdir.
Eğer Mesut Barzani, samimi davranmasa ve sağlam durmasaydı Ankara, bugün bu müjdeleri veremeyebilir, manşetler farklı olabilirdi. AK Parti, iktidar olduktan sonra Erbil'le kardeşâne siyaset güttü. Irak Kürdistanı, bugün Türkiye ile birleşmiş gibi. Müteahhitlerimiz oraları imar etmekte. Çarşılar Türk mallarıyla dolu.
Şimdi bu Erbil'e, bu Mesut Barzani’ye, Ankara'nın bir vefa borcu doğdu. Petrol fiyatları düştüğü için Erbil, ekonomik zorluğa dûçar olmuş vaziyette. Maaşların ödenemediği, Peşmerge kumanyalarının bile karşılanamadığı gelen haberler arasındadır. Manzara, müstemlekeci iştahın arayıp bulamadığı fırsattır. Batı, hemen kolları sıvayarak maddî yardım yapmaya soyunmuştur.
İşte bu noktada Ankara'ya çok iş düşmekte.
Son derecede uyanık olunmalı.
PYD'nin elinde kimin silahları çıkıyor?
Silahla yapamadıklarını parayla yapabilirler. Bir tarihte Kerkük gündemde iken "Ankara'nın güvenliği Kerkük’ten geçer!" diye bir yazı yazmıştık. Ankara'nın güvenliği bugün de Erbil'den, Kuzey Irak'tan geçmektedir.
Ankara, dara düşen kardeşlerimizin de yanına koşmalıdır. Sadece Erbil'in de değil. Bağdat da desteğe muhtaç. Bağdat'a da yardım etmeli. Bu, hem kardeşlik, hem komşuluk ve hem de jeopolitiğin emridir. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.