BREZİLYA'DA MÜSLÜMANLAR

A -
A +
Brezilya, bir göçmenler memleketi. Yerli halk Kızılderililer, ormanlık bölgelerde kendilerine mahsus an'anevi hayatı devam ettirmekteler. Diğer yerli denecek unsur, vaktiyle Afrika’dan köle olarak getirilen insanların nesilleri. Onların bir çoğu geldikleri vakitler Müslümandı. Ayrıca 15 milyona yakın Lübnanlı var. Lübnan diasporası çok güçlü. Hayli milletvekiline sahipler. Ayrıca Orta Doğulular mevcut. Bütün bu Orta Doğulu Müslüman olan ve olmayan Araplar, I. Dünya Harbi sıralarında buraya hicret etmişler. Ayrıca II. Dünya Harbi sebebiyle ciddi bir Japon nüfus bu topraklara taşınmış, onları Koreliler takip etmiş. Müslümanların Brezilya'ya gelmeleri, 19. asrın ortalarına dayanmakta. Brezilya Seyahatnamesinin sahibi Bağdatlı Abdurrahman Efendi, 1868'de gelmiş. Müslümanların Brezilyalı olmaları bir buçuk asrı aşmış olmasına rağmen sayıları çok az. Bunda şüphesiz ki köle olarak zorla getirilen Müslüman Afrikalıların erimelerinin payı vardır. O devirde köle ticareti ve müstemlekecilikte Portekiz en öndeydi. Portekiz'in bugün kenarda kalmış olması aldatmamalı. O'nun sömürgeci siyaset ve saldırıları Müslümanlar ve Osmanlı Cihan Devletinin başını çok ağrıtmıştı. Bugün bile Brezilya'nın tek resmî dili vardır ve o da Portekizcedir. Bir küçük ülke devâsâ Brezilya'yı asırlarca sömürüp durmuş. Osmanlı topraklarından, Osmanlı teb'ası olarak Osmanlı Pasaportuyla Brezilya ve Arjantin başta olmak üzere cenubî/güney Amerika’ya hicret eden Osmanlılar, Müslim de olsa gayrı Müslim de olsa geldikleri bu topraklarda onlara "el Turco/Türk" denmiş; hâlen de öyle denmekte. Brezilyalı kardeşlerimiz, sohbetlerinde hey'etimize dediler ki: -Bize "El Turco" dendiğinde hayır, biz Arabız, Türkler ayrı bir ırktır, diye itiraz ederdik. Ancak 15 Temmuz'dan sonra "el Turko" olmakla iftihar ediyoruz... Brezilya'da Müslümanlar, sayı olarak az fakat şuurlular. Bir Brezilyalı Müslüman amcanın, bir Brezilyalı Müslüman teyzenin Türkiye'de darbeye teşebbüs edildiğini işitir işitmez secdeye kapanıp ihanetin boşa çıkması için saatler boyu Allah'a yalvardığını düşünemezdik. Halbuki bu kahramanları gördük. 15 Temmuz gecesinde ne yaptıklarını dinledik. Birlikte fotoğraf çektirdik. Amca, hey'etimize hitap etti "Erdoğan'a darbe yapıldığını işitince secdeye kapandık!" dedi. Teyzeyi anlattılar. Sanki bir efsane. Darbeyi işitince oğullarına seslenmiş: -Beni kaldırmayın! Darbe, muvaffak olursa ben bu secdede ölürüm. Muvaffak olmazsa kaldırın! 3-4 saat sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekranda görününce oğulları bu mübarek İslâm anasının başına gelmişler. O, hâlâ secdede Rabbine tazarru içindeymiş. Oğulları: -Ana kalk, demişler, şükürler olsun; darbe muvaffak olmadı!.. Bir ümmet şuuru daha nasıl olur? Hilafet kurumunu en iyi işleten Sultan Abdülhamid Han'dı. Bir asır sonra bu kurumu en tesirli şekilde yeniden hayata geçiren Recep Tayyip Erdoğan'dır. Diğer günkü yazılarımızda bahsetmiş; Müslümanların Brezilya'da dernekleri, camileri var demiştik. Brezilya'da Türkiye'den de bir kurs var. Bayrağımız orada da dalgalanıyor. Süleyman Efendi Cemaati'nden 2-3 fedakâr genç, hidayete eren Brezilyalı çocukları Kur'an-ı kerimle tanıştırıyorlar. Kurs yetkilisi o edepli insan Hamza Yener Çubukçu, sitayişle merhum Mehmet Oruç'tan, O'nun "Diyalog Tuzağı" adlı kitabından söz ettikten sonra şöyle dedi: -Hakikat Kitabevi'nin eserleri, bilhassa "İngiliz Casusu'nun İtirafları" elimizde olsa burada ehli sünneti yaymamızda çok işe yarar... 3 gün boyunca bütün bunlardan söz ettikten sonra aşağıdaki satırları yazmakta tereddüt yaşadım. Onları da şükür niyetine nakletmek isteriz: Sao Paulo'ya vardığımızda Yunus Emre Enstitüsü'nün müdürü Hüsamettin Arslan, "burada bir okuyucunuz var, sizi çok seviyor, yazılarınız üzerine bir çalışma yapıp ödül kazanmış, sizinle  tanışmak istiyor" dedi. Hamza Yener Çubukçu ile böylece tanıştık. Ertesi gün adı geçen bu şehre yerleşmiş, orada evlenmiş, işadamı bir okuyucumuzla daha tanıştık. Ali Güney, "çocukluğumdan beri seni okuyorum" dedi. İstanbul'dan kalkıp gelip de Brezilya'da okuyucularımızla karşılaşmak!.. Bir unutulmaz sahneyi de Yeşilköy Havalimanı gümrüğünde yaşadık. Gümrük polisi, pasaportumu incelerken "benim bildiğim bir Rahim Er var; O, siz misiniz?" dedi. Müsbet karşılık alınca "Allah, sizden râzı oslun; biz, sizin yaptığınız kasetleri dinleyerek yetiştik" dedi. "Teşekkür ederim, dedim, ülkeme dua alarak adım atıyorum." Ha; evet! İlk günkü yazımızın girişinde adına mensur şiir yazdığımız o mübarek amca ve teyze kim? diye merak ediyor olmalısınız?  Yolunuz, Sao Paulo'ya düşerse CDIAL HALAL lokantasına gidip huzurla karnınızı doyurabilir ve İbrahim Khalil El Saifi'ye "babanız Ahmed Ali amca ile valideniz İnâm Orra teyzenin duasını almak istiyoruz" diyebilirsiniz. Bu imkânınız olmazsa sn Hasan Celal Güzel'i sakallı olarak tasavvur ettiğinizde kendinizi Ahmed Ali Saifi, herhangi bir başörtülü teyzemizi tasavvur ettiğinizde de İnâm Orra Saifi'yi görmüş farzedebilirsiniz. Ahmed Ali Saifi, "Latin Amerika İslâmı Yayma Cemiyeti" Başkanı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.