HAÇLILARIN, ANADOLU'YU ENDÜLÜSLEŞTİRME HIRSI!

A -
A +
Sene 1996/97 olmalı. Feramiz Gökdemir isminde bir muhabir ve Cemil isminde bir kameraman arkadaşımla beraber Madrit'e gittikten sonra hızlı trenle Endülüs'e geçmiştik. İspanyol yakıp yıkmalarına rağmen inanılmaz güzellikteki Kurtuba Camiî, el Hamra Sarayı, Müslüman sokakları ayaktaydı. Kurtuba Câmiîne girdiğimizde kemerlerin coşkunluğuna, mâbedin ululuğuna hayran kaldık. Ne var ki az ilerleyip de câmi içine kilise yapma gibi bir vahşetle karşılaşınca kalbimizden hançerlendik.
O ân şöyle düşündüm:
-Allah bilir ama bu câmi gasp edildiğinden bu yana bir daha cemaat görmemiştir! Bunun üzerine muhabir arkadaşımızı imamete geçirdik, ikimiz cemaat olduk. Kameramız da ön taraftaydı. Müze yapılmış, ortasına bir intikam anıtı gibi kilise dikilmiş bir mekânda cemaatle namaz kılıyorduk. Namazı yarılamıştık ki etrafımızı polisler sardı. Müdahale etmediler. Selamlayınca sert bir şekilde sordular; "Ne yapıyorsunuz?"
Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- ne buyurmuşlardı? "Harp, hiledir!" Onlara "kendi camimizde ibâdet ediyoruz!" diyemezdik. Kamerayı göstererek "film çekiyoruz, isterseniz siz de dâhil olun!" dedim. "Kamera kendi kendine mi çekiyor?" deme  zekâsını gösteremediler. "Hayır!" diyerek çekip gittiler.
İspanya'nın fethi 711'dir. 12 bin kişilik bir İslâm ordusu,  bu tarihte Tarık bin Ziyad komutasında İberik Yarımadası'na çıktı. Son birlik de karaya intikal edince şanlı komutan, geldikleri gemileri ateşe verdirip askerlerine öndeki düşmanla arkadaki denizi göstererek muhteşem bir nutuk irade etti. Müslümanlar, bu fetihle ilk defa bu topraklara girmiş oldular...
Abbasiler, 750'de Emevi devletini yıkınca Emevî sultanlarından Hişam'ın torunu Abdurrahman, Endülüs’e kaçarak 756 yılında payitahtı Kurtuba olan Endülüs Emevî Devletini kurdu. Dil Arapçaydı. İtikad Sünni İslamdı. Devletin büyüklüğü 600 bin km2 idi. Bu devlet, 1031 yılına kadar yaşadı. Yerine aynı hususiyetlerde ve payitahtı Gırnata olan Beni Ahmer devleti kuruldu. El Hamra Sarayı, bu dönemde yapıldı. Bu devletlerle, Fas, İspanya, Portekiz ve kısmen Fransa İslâm mülkü olmuşken zamanla hükümdarların saray rahatlığını cihad zahmetine tercih etmeleri, Yunan filozoflarının bozuk görüşlerinin Müslüman zihinleri bulandırması, kardeş kavgaları gibi sebepler, bu topraklarda hazîn sonu dâvet etti.
Müslümanlar, amentüleri de yara alarak bozulurken Hıristiyan devletler, haçlı bayrağı altında birleşme yoluna gitmekteydiler:
Aragon kralı Ferdinand ile Kastilya kraliçesi İsabel'in evlenip ordu ve imkânlarını birleştirmeleri tarihin kırılma noktası oldu. Artık, haçlı koalisyonu kurulmuştu. İhtilaf hâlindeki Müslümanlara hücum ederek medeniyet incisi narin ve zarif Gırnata, Kurtuba, İşbiliyye ve diğer şehirleri yakıp yıkmaya başladılar. Müslümanlar, kendi vatanlarında katlediliyorlardı. 1 milyon Müslüman öldürüldü. 300 bin Yahudi’ye de Katolik olmakla ölmek arasında tercih hakkı bırakıldı. Bu esnada İspanyollar, bir yandan kâşifleri vasıtasıyla, Amerika'yı keşfediyor, diğer yandan da Müslümanları 711 yılında Tarık bin Ziyad'ın gemileri yaktığı boğaz sularına doğru sürüyorlardı. Bu esnada Osmanlı Cihan Devletinin başında Sultan Bâyezıd Hân vardı. Endülüs Müslümanları, Padişaha sefîr göndererek kendisinden yardım istediler. Huzurda "Endülüs'e Ağıt" diye şiir okudular. Ancak; Sultan, bir yandan kendisine karşı taht kavgası veren biraderi Cem Sultan'la diğer taraftan da köle asıllı muhafızların/korumaların, yaşadıkları memleketleri ele geçirmeleriyle kurulmuş olan ve Suriye ve Mısır'da hüküm süren Memlûklarla çok çetin bir mücadele içinde olduğundan Emevîlere asker ve silah yardımında bulunamıyordu. Ancak Hızır Reis, Oruç Reis ve Kemal Reis komutasındaki gemilerle Müslümanlar, kurtarılıp kuzey Afrika’ya naklediyordu.
Beni Ahmer Devleti'nin 2 Ocak 1492'de düşmesiyle birlikte 8 yüz senelik Endülüs hakîkati, hayâl oldu. Katolik İspanyollar, İberik Yarımadası'ndan Müslümanların kökünü kazıdılar.
Arap Müslümanlar, o toprakları fethedip vatan tutmuş ve birçok sahada üstün eserler vermişken keyfe, dünyalığa, iç çekişmelere dalıp ehli sünnet yolundan  uzaklaşınca başlarına vatanlarından sökülüp atılma felaketi geldi.
İberik Yarımadası iklim, arazi ve yetişen mahsul bakımından Anadolu Yarımadası'na çok benzer. Anadolu, Asya'nın batıya doğru şâhâ kalkmış bir kısrak başı gibidir. İberik Yarımadası ise Avrupa'nın Atlas Okyanusu'ndan su içen bir kısrak başı gibidir.
Bugün, Anadolu Yarımadası'nda 1071'den bu yana olan varlık süremiz, Endülüs Müslümanlarının İspanya'daki varlık sürelerinden biraz fazladır. İçimizde "Malazgirt işgaldir" diye konuşan, "zulüm 1453'te başladı" diye yazı yazan ismi bizden ajanlar mevcut. 1821'de Mora İsyanıyla başlayıp 1876'da hızlanan Orta Avrupa ve Balkanlardan çıkartılmamız, Endülüs misali zalim bir haçlı taarruzudur. Böylece Anadolu Yarımadası'na mahkûm edildik. Bugün o da çok görülmekte. Sevr, Türkiye'yi parçalama projesi, Anadolu'dan atılmamızın vesikası yapılmak istendi. Allah arzı olsun ki Sultan Vahideddin, onu imzalamadı...
Gözler açılıp görülmeli, şuurlar uyanmalıdır. Bir kere daha imânla küfrün, Haç ile Hilâl'n mücadelesindeyiz. Haçlı koalisyonu, satın aldığı taşeron örgütleri de kullanarak Anadolu Yarımadası'nı Endülüsleştirmeye çalışmaktadır. Bu hırs, boynunda haç, yüreğinde İslâm kini olanların gözünden hiç eksik olmadı.
15 Temmuz, o istilâ hırsına karşı yükselen şanlı meş'aledir.
Bu meş'ale sönmemeli...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.