SURİYE'NİN AKIBETİ

A -
A +
Türkiye ve Rusya'nın gayretleri ve İran'ın yardımcı olmasıyla altı sene sonra Suriye'de ateşkese gidildi. Bir memleket mahvolmuş, insanlar perişan olmuştu. Ama zararın neresinden dönülse kârdı.
Mütarekenin/ateşkesin sağlandığı toplantı, Moskova'da yapıldı. Ön toplantının tarafları Türkiye, Rusya ve İran’dı. Orada alınan kararla Kazakistan'ın başşehri Astana'da Suriye rejimiyle muhalif temsilcilerinin de müzakerelere dâhil olması konusunda mutabık kalındı. Bu arada hem Türkiye ve hem de Rusya'ya "fazla ileri gittiniz!" kabilinden gözdağıyla Rusya Federasyonu'nun Türkiye Büyükelçisi Sergei Karlov, Ankara'da bir suikast sonucu öldürüldü. Buna rağmen Astana toplantısı yapıldı.
Toplantıyı ev sahibi sıfatıyla devlet reisi Nursultan Nazarbayev bir konuşmayla açtı Şu var ki taraf devletler toplantıda müsteşar yardımcısı seviyesinde temsil edildi. Müzakerelerin dışişleri bakanları değil, müsteşar da değil müsteşar yardımcısı seviyesinde gerçekleşmesi ilginçtir. Böylece Türkiye, Rusya, İran ile Suriye rejimi ve Suriye Kuva-i Millîyesi durumunda olan muhalif cephe temsilcileri yüz yüze geldiler.
Bölgeye demokrasi, hürriyet, insan hakları getireceği vaadiyle insanları sokağa döken ABD nerelerdeydi? Amerikan temsilcisi masada yer alamadı. Amerika, ancak müşahit/gözlemci seviyesinde bulunarak konuşmaları dinleyebildi.
"Donald Trump'ın Ankara'yı atlayıp önce Netanyahu ve sonra da darbeci general Sisi ile görüşmesi, bu müşahitliğe bir karşı tavırdır" demek aşırı bir değerlendirme olmaz. Washington, Suriye'de başrol oyuncusuyken bugün bilhassa Ankara-Moskova yakınlaşmasıyla seyirci konumuna düşmüştür. Bunu, Amerika'nın Asya, Orta Doğu ve Afrika'da gerileme sürecinin habercisi olarak görmek mümkündür. Bundan dolayıdır ki Beyaz Saray, başkan değişimine rağmen "hiç öyle şey olur mu, Türkiye dururken biz PYD ile müttefik olur muyuz?" diyemiyor, "Türkiye’yi rahatsız eden bir örgüt liderini topraklarımızda barındıramayız!" da diyemiyor. Aksine İsrail ve PYD ile Orta Doğu'da, Mısır'la da Afrika'da konumunu muhafaza etmeye çalışıyor...
Astana'da alınan en önemli karar şudur:
Suriye'de ateşkesin devamını temin ve ateşkes ihlallerini takip maksadıyla üçlü bir mekanizma kurulmasına karar verildi. Bu mekanizmada Türkiye, Rusya ve İran yer alacak. Rusya ve İran, Suriye rejimine, Türkiye, muhaliflere tesir ederek ateşkes ihlallerinin önüne geçilmeye çalışılacak.
Mevcut durumdan rahatsız olan, devre dışı kalmış devletler ve birçok örgüt de olduğuna göre ateşkes kalıcı olabilir mi? Buna kesin hatlarla evet veya hayır demek mümkün değil. Diyelim ve temenni edelim ki ateşkes kalıcı oldu. Buna rağmen dram bitmiyor. Suriye, şu gün yeşil, sarı, kırmızı, gri gibi renklerle ifade edilen parçalara hem de muntazam parçalara değil, muhtelif öbeklere bölünmüş vaziyette. O parçalar ne olacaktır? Muhalifler ne olacaktır?  PYD, DEAŞ ve diğerleri ne olacaktır? Rejim ne olacaktır? Komşu ülkelerle dünyaya yayılmış Suriye nüfusunun yarısını teşkil eden mülteciler ne olacaktır?
Türkiye ve Muhalifler Beşar Esad'ın gönderilmesini istemektedir. Bu istek, Rusya ve İran tarafından nasıl karşılanacaktır? Kan ve gözyaşının hâkim olduğu oyunda devre dışı kalan Amerika, İngiltere, Fransa ne diyecektir?
"Suriye’nin akıbeti şu olur" diye bir çırpıda tahmin yürütmek hayli zor. Ankara, en kötü ihtimali hesaba katmalıdır.
Bundan dolayı Fırat Kalkanı Harekâtı yerinde olmuştur. Bu harekât, devam etmelidir. Bir sabah kalktığımızda Süleyman Şah Türbesi'nin tekrar Caber Kalesi'ne nakledildiğini duymaya ihtiyacımız var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.