GERTRUDE BELL

A -
A +
Gertrude Margaret Lowthian Bell, asilzâde ve zengin bir İngiliz ailesinin çocuğu olarak 14 Temmuz 1868'de Durham Country'de dünyaya geldi. 3 yaşlarındayken annesini kaybetti. Babası Thomas Hugh Bell, Florance Oliffe isminde meşhur bir ressam ve oyun muharriresi ile evlendi.
Gertrude, ilk ve orta tahsilini Londra’da yaptı. Fakat bununla yetinmedi. Üniversiteye gitmek istiyordu. Ancak babası Kraliçe Victoria devrinin kaidelerine bağlıydı. Buna göre liseden mezun olan kızların yüksek tahsile devam etmelerine ihtiyaç yoktu. İsabetli bir evlilik yapıp evlerinin hanımı olmaları gerekirdi.
Üvey anne Florance Oliffe, Gertrude'un hırs ve zekâsını keşfetmişti. Devreye girerek kocasını ikna etti. Kızlarını Oxford'a gönderdiler. Gertrude Bell, burada tarih, coğrafya ve arkeoloji okudu. Oxford Üniversitesini şeref derecesiyle bitiren ilk kız talebe oldu. 1897-1903 arasında iki kere dünya turuna çıktı. Bir hey'etle birlikte İran'a gitti. 1899'da Arapçasını ilerletmesi için Kudüs'e gönderildi. Bu çevrede Arap arkeolojik mekânlarının haritalarını çizerek bunları bastırdı. Bu yayınıyla dikkate şâyan bir arkeolog kabul edildi. 25 yaşına girdiğinde ana dili İngilizceden başka Arapça, Türkçe, Farsça, Fransızca, Almanca Çince ve Japonca biliyordu. Bu arada Orta Doğu’yu esaslı şekilde dolaşmıştı. Ayrıca Hâfız-ı Şirâzî'nin Dîvânı'nı da Farîsîden İngilizceye tercüme etmişti.
Gertrude Bell, diğer birçok meslektaşı arkeolog gibi "Majesteleri"nin gizli istihbarat teşkilatına mensuptu. Ancak, sıfat arkeologdu. Bugün "Orta-Doğu" denen Osmanlının Asya toprakları, İngiliz ve diğer devletler ajanlarının adım adım dolaşıp üzerinde çalıştıkları yerler hâline gelmişti. "Arkeolog" Gertrude M.L.Bell, bugün de gündemde olan mekânlardan Cerablus'ta hem kazılar yapıyor ve hem de insanların ve muhitin fotoğraflarını çekiyordu. İnandığı görüşe sadakatle bağlı olan bu kadın, 1902'den itibaren Anadolu’ya girmeye başladı. Bugünkü Türkiye topraklarına defalarca geldi. Kazılar yaptı veya yapılanlara iştirak etti.
I. Dünya Harbi patlak verdiğinde Gertrude Bell, arkeologluğu bir kenara bırakmıştı. O şimdi yalnızca casustu. Londra, kendisini Kahire'de faaliyet gösteren "Arap Bürosu"na tayin etti. Bu büronun vazifesi, Arapları, Osmanlı idaresine karşı kışkırtmak, isyanın çapını genişletmek ve Türklerle aralarını bozmaktı. 1911'den beri Leonard Wooley'in maiyetinde arkeoloji asistanı diye çalışan Lawrence de artık Arap Bürosu'nda Gertrude Bell'in emri altındaydı. Gertrude, Lawrence'in "Arabistanlı Lawrence" olması için elinden geleni yaptı..
Mezkür kadın casus, 1918'de harp biterken Kahire'den alınarak Bağdat, Basra ve havalisine siyâsî memur olarak tayin edildi. 1919 Paris Sulh Konferansına delege olarak katıldı. Takvimler, 1920'yi gösterdiğinde Irak, bütünüyle İngiliz işgali altına girmiş, Winston Churchill'in desteğini almış olan Gertrude Bell, İngiltere'nin "Orta-Şark Sekreteri" olmuştu. Bu sıfatla 1921'de Kahire'de bir Orta-Şark Konferansı tertipledi. Irak'ın hudutlarını kazma-kürekle kazı yapar gibi masa başında cetvelle Gertrude Margaret Lowthain Bell çizdi..
Hudutlar belli olmuştu. Şimdi sırada Bağdat'ta oturacak bir devlet reisindeydi. Gertrude, majesteleri adına Irak'ın başına Şerif Hüseyn'in oğlu Faysal'ı "kral" unvanıyla oturttu. Faysal, daha evvel Suriye'de tahta çıkartılmış fakat Fransızlar O'nu devirmişlerdi. İlginç olan bir İslâm cemiyetine hükümdar tayin edilen birine "kral" unvanı verilmesiydi. 1920'den evvel İslam devlet an'ânesinde böyle bir unvan yokken bundan böyle bir hayli ısmarlama Arap devletinde bu unvanı taşıyan üst akla bağlı "kral"lar peydah olacaktı. Şimdi, Osmanlı Devleti'nden koparılmış Irak, İngiltere’nin güdümünde sözüm ona müstakil bir devlet olmuştu. Şöhreti yaygınlaşan kadın casusa ise "Çölün kızı" ve "Irak'ın tâçsız kraliçesi" deniyordu. Hâlbuki hükmeden tâç ondaydı.
Böylece siyâsi vazifesini ikmâl etmişti. Tekrar arkeogluğa döndü. Irak Eski Eserler Umum Müdürü oldu. 2003 İşgalinde Amerikalıların talan edeceği Bağdat Müzesini kurdu. O günün zorun zoru ulaşım şartlarında Orta Doğu ve Afrika arasında mekik dokuyan, "kral" bile tayin edebilen dâvâsına inanmış bu hırslı kadınının nişanlısı Çanakkale'de Mehmetçiğin kurşununa yakalandı. Evlenmedi. Tarih 1926 yaz aylarına geldiğinde ruhî buhranlar yaşıyordu. 12 Temmuz 1926'da uyku ilacı alarak intihar etti. 38 yaşındaydı. Ona ve majestelerine bağlı tuzu kuru ve milliyet hissine yabancı Iraklılar, çok şaşaalı bir cenaze merasimi tertiplediler. Bağdat'ta İngiliz mezarlığına defnedildi. Servetini Arkeoloji Merkezi kurulması için bağışladı. Çektiği binlerce fotoğrafla elindeki binlerce vesikayı ise İngiltere’deki Newcastle Üniversitesine hibe etti.
Bu hikâyeyi niçin anlattığımız anlaşılmış olmalı:
100 sene evvel Haçlı dünyası mensubu Florance'ların, Gertrude'ların, yazarların, arkeologların, siyâsilerin, istihbaratçıların dâvâlarına sıkı sıkıya bağlı kalarak yaptıkları çalışmalar, bugün de bölgemizde gündem tayin ediyor. 
Yaşanan dehşetli kavga da esasında batılıların kendi aralarındaki paylaşmanın hırlaşmasıdır. Bir kısım yerli halk ise hâlâ "Çölün Kızı"nı uğurlama gafletini yaşamakta. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.