ANKARA'YI GÖZDEN ÇIKARAMAZLAR!

A -
A +
Türk ordusuyla Hür Suriye Ordusu, el Bâb'ı DEAŞ'tan kurtardılar. Şehîdlerimize rahmet, gazilerimize şifalar diliyor, emeği geçen sivil ve asker herkesi tebrik ediyoruz. El Bâb'da iş bitti ama Suriye'deki işimiz bitmedi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da buna işaret etmekte. Sınırlarımızın güvenliği için Rakka ve Menbiç ve gerekiyorsa başka yerlerin de temizlenmesi lâzım. Menbiç, daha evvel DEAŞ'ın elindeyken şimdi PYD/YPG'de. PYD Kürtleri,  göstermelik sayıdaki bir kısım Arap ve bir kısım Türkmenler ile Süryani ve Ermenilerden meydana gelen bu topluluğa ABD, yaldızlı bir ünvanla "SDG/Suriye Demokratik Güçleri" adını vermekte. Rakka ise hâlâ DEAŞ'ta. Menbiç de Rakka da Fırat Nehri'nin kenarında ve her ikisi de hudutlarımıza yakın. Menbiç çok daha da yakın. Washington, Türkiye'nin el Bâb'ı kurtarmasından belki kerhen memnundur. Ancak Rakka'ya girecek olmasına muhalif. PYD/YPG'ye teslim etmiş olmaktan dolayı Menbiç'i aklına bile getirmek istemediği anlaşılıyor. Bazı dünya yorumcuları, ABD ile Türkiye'nin Rakka'da bir kara harbine tutuşabileceklerini bile iddia etmekteler. Amerika'nın Rakka veya bir başka Suriye bölgesinde Türkiye ile çatışmayı göze alacağına ihtimal vermiyoruz. Üstelik kara çatışması ne demek? Eğer bir çatışma olursa her unsur devreye girer. Ankara, Kürtçü kuvvetlerin Fırat'ın doğusuna taşınmasına dair verilen sözün bütünüyle yerine gelmemiş olmasından rahatsızdır. Anlaşılıyor ki savsaklama ve göz boyaması yapılmış. Diğer taraftan Washington, PYD'ye yardıma devam etmektedir. Demek oluyor ki Türkiye'nin güneyinde ve Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurma fikrinden, Kürt petrolünü Akdeniz'e taşıma tahayyülünden vazgeçilmemiş. Seyri bu şekilde okuyan Türkiye, bundan dolayı "Ankara’yı kaybedersiniz!" diye ikazda bulunmaktadır. Bu tartışmalar yaşanırken -eş zamanlı olarak- Rusya da Moskova'da bir "Kürt Konferansı" toplamaktadır Mesut Barzani tarafının bu konferansa davet edilmemesi, Moskova'nın ne yapmak istediğine kâfi delildir. Vaziyet o ki hem ABD ve hem de Rusya bir elleriyle bizimle el sıkışırken diğer elleriyle de Türkiye muhalifleriyle tokalaşmaktalar. Rusya, hem Suriye rejimiyle içli-dışlı ve hem de bölge Kürtlerini ve dolayısıyla bölgeyi ABD'ye kaptırmama çabasında. Hâl böyle olsa da ne Washington ve ne de Moskova, Ankara’yı gözden çıkaracak bir acemilik yapmazlar. Ancak mes'ele bu iki devletle bitmiyor. Yakın ve uzak daha başka açık ve saklı müdahiller de var. İran, Almanya, İngiltere, Fransa. Bu pencereden baktığımızda İran, Rusya, Almanya, ABD açıkça karşımızda ve ismini saydığımız ve saymadığımız diğerleri de örtülü biçimde karşımızdalar. Bunlara Avusturya ve Belçika da eklenebilir. Bize düşmanlık edenlere kol kanat geriyorlar. Denebilir ki o zaman geriye ne kaldı? Neredeyse bütün dünya ile ihtilaflıyız!.. Hatta daha ileri gidip bu nasıl siyaset? Bütün dünyayla düşman olmuşuz! da denebilir. Tabiî ki daha Çin ve Japonya var demeyeceğiz. Diyeceğimiz şu: Ne insan, ne şirket ve ne de devlet hayatında her ân sütliman değildir. Şu saydıklarımız, en azından asırlık ihtilaflardır. Ne Washington, ne Moskova ve ne de diğer başkentler, 80 milyon nüfus ve 17. büyüklük derecesine sahip Türkiye'yi bırakıp birkaç bin kişilik Kürt militanını avunma siyaseti yapmazlar. Yaptıkları hem bize karşı ve hem de birbirlerine karşı pazarlık imkânını çoğaltmak içindir. O'nun için Ankara'yı yok sayamazlar. Yeter ki kuvvetli ve kudretli olalım.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.