ÜLKÜCÜLERİN 16 NİSAN'LA İMTİHANI

A -
A +
 Elbette o milliyetçi damar öteden beri sürüp gelmekteydi. Ancak bir gençlik hareketi olarak teşkilatlanıp ortaya çıkması, Başbuğ Alparslan Türkeş'in Hindistan sürgününden dönüp CKMP/Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne girerek bu partiyi MHP/Milliyetçi Hareket Partisine çevirmesiyle oldu.
Yaz kampları açılmıştı. Milliyetçi gençler, bu kamplarda yerli ve millî değerlerimizle donatılmaktaydı. Hürriyet ve Cumhuriyet gibi gazeteler, o gençlere "komando" diye bir lakap takıp aşağılamaya çalıştılar. Kemalist, beyaz Türk ve laikçi çevreler, Ülkücü hareketi hiç hazmedemedi. Zaten kısa zaman sonra sol-sağ kavgaları başladı. Türkiye, içeriden kuzeyden gelen sosyalist bir işgalle karşı karşıyaydı. Başbuğ Türkeş, ferasetiyle bu işgal ve ihaneti önceden sezmiş ve gençliği teşkilatlandırarak tehlikeye karşı tedbir almıştı. Ülkücü gençlik, 1970-80 arası binlerce şehit verdi. Bu arada MHP iki kere Milliyetçi Cephe Hükûmetlerinde yer alarak devletin içten de takviyesine destek oldu. Eğer, ülkücülerin yiğit fedakârlıkları olmasa, bu ülke, tıpkı Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Bulgaristan gibi SSCB'nin komünist peyklerinden biri olurdu. Türkiye, iç ihanet ve dış saldırılar ve ideolojik şartlanmışlıklarla komünist işgal yaşamadıysa bunda Alparslan Türkeş'in, Ülkücü hareketin ve MHP'nin çok büyük payı vardır.
Ama buna rağmen 15 Temmuz gibi CIA sevk ve idaresindeki 12 Eylül yapıldığında saçının telinden ayağının tırnağına dek bu ülkenin maddi ve mânevi değerlerine yürekten bağlı garip Anadolu çocuğu ülkücüler, mahkemelerde suçlu muamelesi gördüler ve Leninci, Maocu vs komünistlerle aynı ithamlara maruz kaldılar. Bazıları asıldı, hatta Erdal Eren gibi 17 yaşında olduğu için yaşı büyütülüp asılanlar oldu, bazılarının hayatları zındanlarda çürüdü. Muhsin Yazıcıoğlu gibi ömrünün 6-7 yılını hücrelerde geçirenler oldu. Buna rağmen onlar, devlete küsülmez, millete sırt dönülmez umdesi icabı kan kustukları hâlde kızılcık şerbeti içtik dediler. Onlar, bu memleketin helâl süt emmiş ve helâl lokmayla büyümüş evlâtlarıydı.
Alparslan Türkeş'in vefatından sonra Devlet Bahçeli, MHP'nin başına ve ülkücülerin rehberliğine seçildi. Sn Bahçeli, az konuşup tefekkür yanını çoğaltan bir yapıya sahipti. Olan bitenlerden dersler çıkartıyordu. Ana-babalarının ve bu vatanın birer emaneti telakkisiyle ülkücüleri titizlikle muhafaza ederek her türlü kışkırtma ve fitneden uzak tuttu. MHP bu arada birkaç iktidarda yer aldı.
Türkiye, 2002'lerden itibaren yeni bir sürece girdi. 28 Şubatçılar, Kemalistler, laikçiler, yabancı güdümlüler, beyaz Türkler kısacası dün ülkücülere "komando" diyerek aşağılayanlar şimdi kapıcıların, gecekondu sakinlerinin, çiftçilerin, demircilerin, gemicilerin çocuklarının işbaşına gelmelerini, onların da her sahada yer almalarını hazmedemiyordu. Amansız bir savaş açmışlardı. Her türlü zinde kuvveti onlara karşı kullanıyorlardı. Devlet hayatı zaman zaman tehlike geçiriyordu. İşte böylesi her vakitte sn Devlet Bahçeli, devreye girip geminin karaya oturma tehlikesini önledi.
Bu arada takıyyeciler devredeydi. Bir taraftan iktidar, diğer taraftan muhalefet partileri üzerinde çalışıyorlardı. Ana muhalefet başkanı Deniz Baykal'ı bir kaset tuzağıyla düşürdüler. MHP de hedefteydi. MHP yönetiminden birçok ismi de harcadılar. Sırada Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan vardı. Devlet Bahçeli'yi delege oyunları ve parti içi tezgâhlarla ve Tayyip Erdoğan'ı da darbeyle alaşağı etmek istediler.
Devlet Bey, 15 Temmuz işgal ve ihanet gecesinde hemen Başbakan Binali Yıldırım'ı arayarak devletin, hükûmetin seçilmiş Cumhurbaşkanının yanında ve her türlü darbenin karşısında olduğunu net bir dille bildirdi. O'nun bu tavrı üzerine bazı muhalifler, gecikmeli de olsa darbeye karşı olduklarını söylediler. Eğer, MHP lideri, o tavrı ortaya koymasaydı, darbe belki muvaffak olur ve işgal yaşanır, belki muvaffak olamaz ancak mutlaka çok kan akardı.
15 Temmuz’dan sonra Başkanlık sistemi, şartların hassasiyeti sebebiyle dile gelmiyordu. Devlet Bahçeli, 11 Ekim 2016 günkü grup konuşmasında fiili bir durum olduğunu AK Parti'nin teklifini TBMM'ne getirmesini, gerekirse halka da gidilmesini istedi. Sn Bahçeli, "devlet ayağa düşmesin, millet ziyan olmasın diye bu yolu seçtik" diyordu.
Hem parti başkanı olup hem milletin ve devletin âli menfaatlerini her şeyin üstünde tutmak dervişâne bir feragat ve üstün bir hamiyettir. Devlet Bahçeli, 15 Temmuz 2016'dan bu yana tarihî hizmetler veriyor. Dâvâ sahipleri için aslolan fikrinin iktidar olmasıdır. Bu aklıselim siyaseti, ülkücüleri değişik kadrolarda işbaşına taşımıştır.
MHP genel başkanı ve ülkücülerin lideri doğru yoldadır. Bütün MHP teşkilatlarının ve istisnasız her ülkücünün sığ, gündelik ve nefse dayalı politika gütmeyip ay yıldızlı aziz bayrağımızın Büyük Türkiye üzerinde dalgalanmasını esas kabul eden sn Devlet Bahçeli'nin arkasında yer almalıdırlar.
Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopterine suikast düzenleyip şehit edenler, Devlet Bahçeli'yi de politik Bizans oyunu takıyye ve kumpaslarıyla düşürmek istemektedirler. 1970-80 arası, kuzeyden gelen orak-çekiçli ve kanlı işgal teşebbüsüydü. 15 Temmuz da Batı'dan gelen haçlı ve kanlı işgal teşebbüsüdür. 16 Nisan 2017'de 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz oylanacaktır. Yanlış yerde saf tutulmamalı. Dün komando diye hakaret edenler, bugün aslanım diye sırt sıvazlamaktalar.
Ölçüyü hem Allahü teâlâ ve hem de Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- vâz etmişlerdir. Bu buyruğa baş kesmek her ülkücü için elzemdir:
-Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.