28 ŞUBAT

A -
A +
Bugün, darbeler çöplüğünde layık oluğu yere süpürülmüş olan "post modern" lakaplı 28 Şubat Darbesinin yaşandığı gün. O darbeyi yapanlar, mağrur bir edâ ile "bin yıl sürecek" derken, 10 yıl bile sürmedi. Sözde ilahiyatçı şarlatanların da ekranlardan destek verdiği bu faşist cunta hareketi, nice insana, ebeveyne ve bilhassa gençlere hayatı zından etti. Ama sonunda gülen darbeciler olmadı. Zira zulüm pâyidar olamazdı. Şimdi o günlerin heyheyli şöhretleri saklanacak saçak altı aramaktalar.   Bu yıkıcı darbe öncesinde, darbe sürecinde ve darbe sonrasında neler oldu neler yaşandı, neler geçti? Artık yakın tarih olan ve fakat zaman geçtikçe üzerinde daha çok konuşulacak o günleri etraflıca tahlil etmek gerekir: 24 Aralık 1995 MV genel seçimlerinden sonra 6 Mart 1996'da DYP-ANAP Hükûmeti kuruldu. Ancak; Hükûmet, güvenoyu için gerekli olan 273 değil de 257 oy aldığı için RP'nin AYM'de dâvâ açmasıyla yeter sayı bulunamadığı gerekçesiyle güven oylaması iptal edildi ve 28 Haziran '96'da Hükûmet düştü. Cumhurbaşkanı Demirel'in Necmettin Erbakan’ı aynı gün görevlendirmesiyle 1. parti olan RP ile 2. parti olan DYP arasında 54. Hükûmet kuruldu. Bu Hükûmet 8 Temmuz 1996'da güvenoyu aldı. Başbakan Erbakan, 2 Ekim-7 Ekim 1996 tarihleri arasında Mısır, Libya ve Nijerya'yı ziyaret etti. Sen misin Afrika’yı keşfeden? İstanbul'daki Deniz Harp Okulu mezunu olduğu bilinen, fakat kimin adamı olduğu hep meçhul kalmış olan ve Arap Baharındaki ayaklanmada berbat bir akıbetle öldürülen Libya lideri Kaddafi, Türkiye Başbakanını çölde bir çadırda kabul ederek O'na çok kaba davrandı. Misafirine saygısızlık yapan Kaddafi yerileceğine O'nun bu çirkin ve pespaye davranışları, muhalefet ve asker güdümlü gazete ve tv'ler tarafından bulunmaz bir fırsat kabul edilip şiddetli bir şekilde Başbakana yüklenildi. Siyasi hava bulandı. Bu arada İstanbul ve Ankara başta olmak üzere bazı şehirlerde adına "Aczmendi" denen elinde boyundan yüksek âsâ, üstünde harmani, başında kukuleta ile birtakım ürkütücü kimseler türedi. Başbakan Erbakan, daha Afrika seyahatinden dönmemişken Kaddafi’nin yaptığı terbiyesizliği köpürten muhalefet ve medyanın geliştirdiği ortamda bu ortamı besleyecek daha başka tezgâhlar da devreye girmeye başladı. O Aczmendiler, 6 Ekim'de Kocatepe Camiî'nde "Şeriat isteriz" diye nümayiş yaptılar. Bunların İngiliz beslemesi ata-babaları da Sultan Abdülhamid Han zamanında "şeriat isterük!!" diye yürümüş ve cami duvarlarını kurşunlamışlardı. Yüz sene sonra aynı oyun yine sahnedeydi. Bu arada Susurluk’ta mafya-polis-politikacı üçgeninde karanlık bir kaza meydana gelmiş, ayrıca "aydınlık için bir dakika karanlık" diye tavalı-çıngıraklı bir eylem başlatılmıştı. Bunlarla iktidar partisi yöneticileri çileden çıkartılmak isteniyor, onların sarf ettikleri sözleri manşetlere çekiyorlardı.  RP Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe'nin 10 Kasım günü İl Divan Toplantısında dile getirdiği düşünceleri, bol odun atılan bir yangına dönüştürülmüştü. Bu yangın, konuşmacının mahkûmiyetiyle devam edecekti. Yerli ve millî olan insandan mâbede kadar her şeye ve her değere düşman olanlar, yabancılaşmış sözde aydınlar mankurtlaşmıştı. Paralamak kurdun cibilliyetinde vardı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.