YÜRÜYÜŞÜ DARBEYLE BULUŞTURMAK!

A -
A +
Hani denir ya "geçerken uğradım" diye. Bu yürüyüş de geçerken iktidara uğramak istiyor. Denecektir ki iktidar olma isteği her siyasi partinin hakkı değil midir? CHP de  bir siyasi parti olduğuna göre onun da hakkı değil mi?
İktidar olma isteği her siyasi partinin hakkıdır. Ama bir yerde bir hak varsa o hakkı elde edebilmenin bir yolu ve usulü de vardır. Bütün dünyada partilerin nasıl iktidar olabilecekleri bellidir. Seçime girer, kazandığında iktidar olur. İktidara talip olan partiyi halkın sandıkta tercih etmesi şarttır. Halka gidilmeden, gidilse de hâkim teminatı olmadan, sandık kurulmadan iktidar olmak mümkün değildir. Olursa da o seçim hilelidir.
Demokrasinin ana karakteri, çok partili hayat, serbest seçim, vatandaşın hür iradesi, sandık ve hâkim teminatıdır. Bunlar bizde var mı? Var. Ancak aydın oligarşisi egemen ve milletin değerlerinin yabancısı CHP sandıkla iktidar olamıyor. CHP'nin mazisi olan İttihad ve Terakki darbeyle, silahla, cinayetlerle iktidar oldu ve imparatorluğu 10 yıl içinde bozuk para gibi harcadı. 
CHP ilk günden 1950'ye dek tek başına iktidarda kaldı. 1945'e kadar demokrasi de çok partili hayat da yoktu. Cumhuriyet, demokrasi gibi gösterildi. Vatandaşın eli mahkûmdu. Tek parti vardı. Oy, o partiye verilirdi. Adaylar, serbest seçimden ziyade -âdeta- tayin edilirdi. İlk çok partili seçim 1946'da yapıldı. Ancak unutulmaz bir tiyatro yaşandı. Oylar açıktan veriliyor fakat sayım gizli yapılıyordu. Seçim hilesi, Millî Şef CHP'sinin hanesine tescil edildi.
1950'de ise DP önünde mutlak hezimete uğradı. 10 yıl boyunca da bir daha seçim kazanamadı. Her 4 yılda bir seçimi kaybediyordu. Tek ümidi kalmıştı, darbe! Kendileri ve oligarşik destekçileriyle buna çalıştılar. 27 Mayıs 1960 kanlı darbesi böylece sahne buldu. Darbeden sonra kurulan koalisyon hükûmetinde İsmet İnönü, Cunta İcazetiyle Başbakanlığa getirildi.
Şöyle toparlayalım:
CHP 1923-1950 arasında tek başına iktidardır. İktidarın astığı astık, kestiği kestiktir. O dönem milletin kaput bezi, un, şeker, gazyağı ve çarık bulamadığı kara günlerdir. Bahse konu parti, 1950-60 arası sürekli seçim kaybetmiştir. 1960 Darbesiyle 12 Mart 1971 Muhtıralarından ve 1990'dan sonra toplamda birkaç kere koalisyon ortağı olarak iş başına gelmiş, Güneş Motel'de 'bakan borsası' açmış, fakat hiçbir zaman tek başına iktidar olamamıştır.
Türkiye, artık "Cumhurbaşkanlığı sistemi" denen bir Başkanlık modeli dönemine girmiş bulunmaktadır. Bu modelde ilk seçim, 3 Kasım 2019'da yapılacaktır. Başkanlık sisteminde CHP'nin iktidar olması asla mümkün değildir. Bu parti tarihinin hiçbir döneminde yüzde 51 oy alamamıştır. Bundan sonra alması da imkânsızdır.
CHP de Kemal Kılıçdaroğlu da bunun farkındadır.
Referandumdan sonra Sn. Kılıçdaroğlu, zor duruma düşmüştü. Artık yeri sorgulanıyordu. O, girdiği her seçimi kaybeden bir genel başkandı. Şartlar böyle seyrederken talih birdenbire önlerine bu yürüyüşü getirdi. Bu bir ahmak dost-akıllı düşman farkıydı. Daha yerine ilk geldiğinde Hindistan lideri Gandi'nin sessiz yürüyüşünden hareketle O'na "Gandi Kemal" adını verenler, bu yürüyüşü fırsata dönüştürmek üzere kolları sıvadılar. Güya şeklen referandumdaki yüzde 48 yakalanacak ve neticede Cumhurbaşkanı ve hükûmet istifaya zorlayacak. Koalisyonla hükûmet olacak olan CHP ve ortakları Başkanlık sistemini lağvederek tekrar parlamenter sisteme geçecekler. Bunun için Anayasa çoğunluğu gerekli. Ancak Maltepe Meydanında toplanacak halkı esas alarak dış ve bazı iç çevrelerden alınacak destekle darbe meşru görülecektir. Hani İnönü dememiş miydi? "Şartlar olgunlaştığında darbe meşru olur!" Bir İttihad ve Terakki mantığıdır. O günün AYM'si sipariş bir hükümle referandumu iptal ettiğinde maksat hasıl olur.
Şimdi bütün rüya, bu yürüyüşle doğacak dumanlı havada elde edilecek çok yönlü bir müdahaleyle Cumhurbaşkanı ve iktidarı düşürmektir. Nasılsa PKK ve FETÖ örgütleri el altındadır ve alabildiğine destek de vermekteler. Alman basını daha bugünden işaret fişekleri atmakta.
Seçimle işbaşına gelmek hayal olunca CHP kadroları böylesi gündüz görülen rüyalara bel bağlar oldu. İyi de Sn. Kılıçdaroğlu ve iç ve dış akıl hocaları herkesi kör, âlemi sersem mi sanmaktadır?
Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan ve Başbakan Sn. Yıldırım, yürüyüş ve mitingin demokratik hak çerçevesinde yapılıp bitmesi için her tedbiri aldırmalı ve fakat tek vatandaşın dahi burnunun kanamaması, temmuz ayında dumanlı hava olmaması için de bütün fitne yolları tıkanmalıdır.
Rüya görenler varsın rüyalarıyla baş başa kalsınlar.
İster gece görsünler rüyalarını isterse gündüz.
Yeter ki memleketin huzur ve kalkınmasına ilişmesinler.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.