YÜRÜYÜŞ, FİTİLİ ÇEKİLECEK BOMBAYA DÖNÜŞMESİN!

A -
A +
Savcı aksini istese de hâkîm, bir ana muhalefet parti milletvekili için tutuksuz yargılamaya devam edilmesi kararı verebilirdi. Gelişme ise farklı seyretti. Hâl böyle olsa da mahkemeler, müstakil, hâkîmler, irade ve vicdanlarıyla hürdür. Taraf olan ve olmayan herkesin muhakemenin sonuna kadar beklemesi mevzuat ve teamül gereğidir.
Diğer taraftan; bahsettiğimiz kaideye rağmen CHP'li vekillerin bir arkadaşlarının aralarından alınıp cezaevine götürülmesi üzerine bu gereğe, lâzimeye rağmen sessiz bir yürüyüşle kararı kınama istekleri anlaşılabilir. Ancak; meşruiyet dairesi içinde kalıp demokratik bir hak olarak kullanılması şarttı, şarttır.
Esasında bu hak arayışı, kınama ve tenkidler, TBMM çatısı altında yapılma olgunluğu gösterilmeliydi. Ne var ki "fırsat bu fırsattır" dercesine popülist bir yol tercih edildi. Bunun üzerine şu tehlikeler zuhur etti. Yürüyüşe fitne unsurlarının bulaşması. Yürüyüşün hedefinden saptırılması. Hâkimiyet altına alınmaz bir kitle çılgınlığının yaşanması. Ajan kışkırtmaları, kitleye saldırı ve kan dökülmesi.
Nitekim Kayseri ve Kocaeli valilikleri, ortak çalışmayla konvoya saldırı hazırlığındaki DEAŞ'lıları yakaladılar. 10-15 DEAŞ'lı teröristin yakalanması ile bütün tehlike ortadan kalkmış olmamaktadır. İktidarla hesaplaşma içinde olan PKK ve FETÖ örgütleri göz ardı edilemez. Sn. Kılıçdaroğlu, bu yürüyüşte onlarla arasına mesafe koyamadı, yahut bu ihtiyacı duymadı. Yürüyüşe Kandil'den "demokratik güçler yürüyüşü" diye bir isim geldiğinde CHP genel başkanı veya parti sözcüleri, "sizin Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetine karşı olduğunuz yerde biz Hükûmetimizin yanındayız! Uzak durun! Biz, kendi mes'elemizi kendi aramızda hallederiz!" diyemediler. Bu isim, bir benzetmeden doğuyordu. Suriye'de YPG'nin de içinde yer aldığı silahlı unsurlara "Suriye demokratik güçleri" adını vermiş bulunuyorlar. Böylece ÖSO ve diğerlerini anti demokratik olarak  göstermekteler. Kemal Kılıçdaroğlu, ne Kandil'in şom sesine ve önüne gelen unsurun yürüyüşe dâhil olmasına itiraz etti...
Belki de Kemal Beyden fazla şey istiyoruz. CHP genel başkanının hiçbir devlet tecrübesi yoktur, devlet umuru görmemiştir. Üstelik parti başkanlığına gelişi de hâlâ tartışmalı ve şâibelidir. Sadece bürokraside çalışmışlığı var. SSK umum müdürlüğü çıkabildiği en yüksek yerdir. Mes'uliyet döneminde bu kurum iflas etmiştir. Ayrıca devlet umuru görmemiş olma eksikliğini telafi edecek yüksek kültür ve yüksek tefekküre de sahip değildir. Sadece ortalama bir politikacıdır.
Bütün bunlar bir araya gelince suistimale açık, yönlendirilmesi kolay, sabote edilmesi mümkün bir yürüyüş doğmuştur. Bunları meçhul isim babalarının kendisine "Gandi Kemal" dedikleri Sn. Kılıçdaroğlu da görmüş olmalı ki yürüyüşe sabotaj yapılabileceğinden söz etti. Ama bir talihsizlik olarak Ülkücüleri işaret etti. Bunun üzerine MHP genel başkanı Sn. Devlet Bahçeli'den çok ağır bir cevap aldı. Ülkücüler, 1970'lerde Sovyetlerden gelecek bir işgal tehlikesinden dolayı hain ve aldanmış yığınlara karşı 10 yıl boyunca vatan müdafaası yapmış, bu uğurda  binlerce şehid vermiş fakat 12 Eylül adaletinde komünistlerle aynı muameleye maruz kalma vefasızlığını yaşamışlardı. Buna rağmen vatana da millete de devlete de küsmediler. Eylemlere karışmadılar. Sn. Bahçeli bir kere dahi böyle bir teşebbüse izin vermedi. Ana muhalefet liderinin muhtemel bir sabotaj yahut suikastte Ülkücülerin kullanılacağı sözü, O'nun Ülkücüleri tanımadığını göstermektedir.
Sn. Kılıçdaroğlu, adı yarın bir felaketle anılsın istemez. Enver Paşa vâri ham kahramanlık hayallerini bir yana itip uyanmalı ve temsil ettiği parti başkanlığı ve ana muhalefet lideri olmanın olanca ağırlığıyla bugün her zamankinden daha çok şuurla hareket etme mecburiyet ve mükellefiyetinde olduğunu görmelidir. Yürüyüşün başlama sebebi ne olursa olsun, kendi niyetleri ne derse desin her ân kontrollerinden çıkabilir. Ülkemizi karıştırmak isteyen yerli ve yabancı gizli eller, giderek bir bomba hâline gelen bu fitilin pimini çekebilirler. 
Tecrübeli ajanlarla yönlendirilecek kitle, cezaevi basma teşebbüsünden tutunuz çeşitli linçlere kadar her türlü çılgınlığı sevk edilebilir. Bunun adı "psikolojik savaştır". İttihad ve Terakki zihniyetinin şuuraltında Enver Paşa'nın toplantı hâlindeki Hükûmeti basıp iktidar değiştirme deliliği hep vardır. Sorumluluk mevkiinde olanlara hatırlatmazsak vazifemizi yapmamış oluruz!
Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- buyurmaktalar ki:
-Tehlike küçük olsa da sen onu küçük görme!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.