SURİYELİ NEFRETİNİ KIŞKIRTANLAR, BU CİNAYETİN ORTAKLARIDIR!

A -
A +
Bir vilayetimizin bir  kazasında tarihin en bayağı, en dehşet verici ve en zâlim cinayetlerinden biri işlendi:
Bu ilçemizde ikamet eden Suriyeli bir aile reisi, iş dönüşü hanımıyla çocuğunu evde bulamayınca polise müracaat etmek zorunda kalmış.
Korkunç gerçek de böylece ortaya çıkmış.
"Sanık" sıfatlı cânilerin ikrar ve itirafından hadisenin oluş seyri şöyledir:
Aile reisi evde yokken iki kişi, Suriyeli bu ailenin evini basıp 20 yaşındaki hamile kadınla 10 aylık bebeği kaçırmışlar. Ormanlık bir arazide önce kadına tecavüz edilmiş, sonra taşla başı ezilerek öldürülmüş. Genç anneyi öldürmeleri kin ve nefretlerini söndürmeye yetmemiş olmalı ki bebeği de öldürmüşler.
Adli Tıp raporu, katillerin ikrarını doğrulamaktadır.
Kadının hayatının baharında olması, hamile olması, ailenin misafirimiz olması, insan şeklindeki bu iki canavarı suç işlemekten vazgeçirtememiştir. Çocuğun bebek olması ve cinayete şahitlik edecek yaşta olmaması da azgın katilleri durduramamıştır.
Türkiye'de bir süredir sistemli şekilde "Suriyeli" düşmanlığı işlenmektedir. Nice kimsede olduğu gibi o düşmanlık, bu iki canavarda da derin bir nefret hâlini almış olduğundan utandıran bu olay yaşanmış oldu. 
Suriyeli kardeşlerimiz, mecbur kaldıkları için ana vatanlarına sığındılar. 1920'ye kadar orası ve burası aynı topraklardı. Türkiyeli, Suriyeli, Arabistanlı... vs diye bir ayırım yoktu. Biz 5-6 yıldır bütün dünyanın takdirini toplayacak şekilde bu mazlûm ve mağdur insanlara Ensâr ahlâkıyla yardımcı olduk, aşımızı ekmeğimizi paylaştık.
Şimdi o hamiyet, himmet ve şefkate leke düştü.
Asla gözden kaçmasın ki bu cinayetin tek suçlusu o iki katil değildir. Ceza hukukunda "aslî mânevî fail" diye bir kavram vardır. Suçu işleyen fâil gibi onu tahrik eden, kışkırtan teşvik eden, arkalayan kimse ve kimseler de birinci dereceden  suçludur.
Kürsüde, konferansta, gazete sütununda, televizyon ekranlarında ve bilhassa sosyal medyada Suriyeli nefreti üreten, büyüten ve yayanlar aslî mânevî fâillerdir.
Savcı, eğer yalnızca iki sanık hakkında iddianame hazırlayıp, suçun aslî mânevi fâillerini ihmal ederse hem vazifesini yapmamış olur ve hem de yargılama eksik kalır. Politikacı bezirgânı, sosyal medya şarlatanı, ufuksuz köşe yazarı, çapsız tv konuşmacısı veya unvan malulü küçük akademisyen... bugüne dek kim düşmanlık tohumları ekerek nefret suçunu körükledi ve bu yüz karası cinayete sebep olduysa onların iddianameye dâhil edilmesi kaçınılmaz bir mecburiyettir.
Bu cinayet de isbat etmiştir ki idam cezasının yeniden Türk ceza mevzuatına girmesi şart ötesi şarttır. İstendiği kadar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilsin. Neticede millet, linç etmeye kalkıştığı bu aşağılık süprüntüleri ömürlerinin sonuna kadar beslemeye mahkûm edilmektedir.
O hâlde:
1-Suriyeliler aleyhine nefret suçunu kışkırtarak sonunda cinayete yolaçan, millî huzurumuzu bozan ve Türkiye'yi dünya önünde zora sokan aslî mânevî fâiller tek tek tesbit edilerek dâvâya dâhil edilmelidir.
2-Bu cinayetin milletimizi çok derinden yaraladığı Suriyeli kardeşlerimize de dünyaya da anlatılmalıdır.  
3-Terör suçlarıyla böylesi vahşi cinayetler için idam cezasının geri gelmesi maksadıyla AK Parti ve MHP grupları hemen faaliyete geçmelidir...
Suriyeli dostlarımızla milletimizin başı sağolsun. Maktul anne ve yavrucuğuna rahmet, felâkete marûz kalan aileye sabırlar diliyoruz. Onlar, Esad vahşetinden kaçtılar, Esad'ın uşaklarına yakalandılar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.