KAHRAMANLARA SELAM OLSUN!

A -
A +
15 Temmuz 1099, Haçlı ordusunun Kudüs'te Müslümanlara karşı yaptığı vahşi katliamın tarihidir. FETÖ'cülerin darbeye kalkıştıkları tarih de 15 Temmuz’dur. Bunu tesadüf saymak hayli zor. Aralarındaki diyalog malum. Haçlılar, Kudüs’te bizzat kan dökmüşlerdi. Bu defa ise her unsurlarıyla darbenin arkasındaydılar.... Fetullah Gülen, Haçlı gücünü arkasına alarak bu topraklarda darbe yapmaya kalkışan ilk vâiz değildir. Daha evvel de Ali Suavi isminde bir başka vâiz darbeye teşebbüs etmişti. Kısa hikâyesiyle işte 141 sene önceki ihanet: Sultan Abdülaziz Han, 30 Mayıs 1876'da Midhat Paşa liderliğindeki sivil ve askerî cunta tarafından hal edildikten sonra iki bileği birden kesilmek suretiyle şehid edildi. Yerine Sultan V. Murad geçirildi. Ancak bu Sultanın akıl rahatsızlığına dûçar olması üzerine 93 gün sonra Veliahd Abdülhamid Efendi, Padişah oldu. Sultan Abdülhamid Han'ın başa geçtiği günlerde 1293/1876 Türk-Rus Harbi sebebiyle yerini-yurdunu kaybetmiş ahali akın akın Rumeli'den İstanbul'a taşınıyordu. Bu sırada Fatih Camiî’nde faal, cerbezeli bir vâiz kürsüdeydi. Garip fikirleri vardı. Cemaleddin Efgani yetiştirmesi bu kişi, Saray aleyhine konuşmakta, harf inkılabı yapılması vs teklif etmekteydi. O arada Londra’ya gitti. Burada bir İngiliz kadınla evlendi. Düğünden sonra hanımıyla birlikte İstanbul'a döndüler. Sene 1878'di. Galatasaray Mekteb-i Sultanî müdürlüğüne geldiyse de zararlı faaliyetleri sebebiyle azledildi. İşsiz kalmıştı. Padişah'ın bu tasarrufu, Ali Suavi'nin hırs ve öfkesini kamçıladı. Görüşeceği yerlerle görüştü ve etrafına Rumeli muhacirlerinden 150-200 kişi topladı. Belli ki bunlara ya bir şeyler verilmiş veya verileceği vadedilmişti. Bir vâizin bu kadar kalabalığı tatmin edecek para dağıtması mümkün olamayacağına göre değirmenin suyunun kaynağı bellidir. Yüz sene sonra 27 Mayıs darbesinin destekçisi olacak olan Birleşik Krallık, bu darbenin de üst aklıdır. Darbeciler, malum vâiz, başlarında olduğu hâlde 20 Mayıs 1878 günü Çırağan Sarayı'nı bastılar. V. Murad, Çırağan Sarayı'nda nezaret altındaydı. Oradan alıp biat edecek ve meşru padişah olduğunu ilân edeceklerdi. Halbuki meşru Padişah/Halife, Yıldız Sarayı’nda devletin başındaydı. Darbeciler, buna rağmen paralel bir saltanat kurma peşindeydiler. Asiler, muhafızları öldürüp V. Murad'ın odasına ulaştılar. Eski Sultan, yeniden tahta geçme teklifi kabul etmese de koluna girip aşağı indirdiler. Hadiseyi haber alan Beşiktaş Muhafızı yedi-sekiz Hasan Paşa, maiyetindeki muhafızlarla beraber hemen darbe mahalline koştu. Çıkan çatışmada 60 darbeci öldürüldü. Hasan Paşa, elindeki kalın sopayı darbe lideri Ali Suavi'nin kafasına indirdi ve onu cansız yere serdi. Akamete uğrayan bu teşebbüsünden dolayı Ali Suavi'ye daha sonra "Sarıklı ihtilalci" denecektir. Kocasının öldürüldüğünü haber alan eşi, evde ne kadar evrak varsa hepsini yakarak imha ettikten sonra ilk gemiyle Londra’ya kaçtı... Ali Suavi ile Fetullah Gülen'in ikisi de vâizdir. İkisi de vaizlik için yetiştirilmiştir. İkisi de eğitime el atmıştır. Biri Londra'ya götürüldükten sonra İstanbul'a gönderilmiş, diğeri Pensilvanya'da hazırlanarak Halife olarak Humeyni misali Türkiye'ye gönderilmek istenmiştir... Fark şuradaki o günkü üst akıl devrin süper gücüdür. Bugünkü üst akıl da bu devrin süper gücüdür. Ancak bu defa yalnızca süper güç değil bağlı güç ve servisler de vardı. Bu darbe, buna rağmen, karşımızda FETÖ/PDY'nin yanında bir de düvel-i muazzama olduğu hâlde önlenebildi. Hainler, uçakları, helikopterleri ve tanklarıyla TBMM'ne CB Külliyesine, köprülere özel harekât ve emniyet müdürlüklerine hatta sala sesi yükselen minarelere bile saldırıyorlardı. İşgalci düşman birliklerinden daha zalimlerdi. Yurt dışına kaçıp canını kurtarma teklif ve imkânı varken bunu reddedip tehlikenin üstüne yürüyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu yiğitliğini gören milletimiz genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla onun "sokaklara inin ben de geliyorum" çağrısı üzerine sel olup meydanlara aktı ve istikbaline yani 2023'e ve 2071'e el koydu. Bu darbede imân, savaş uçağına, helikoptere, makineli tüfeğe, tanka, kurşuna galip geldi. Mânâ, maddeyi, mağlup etti. Şuur, dirilişi besledi. Bir asil millet, ismine ve tarihine yakışır biçimde bir kere daha destan yazdı. Şehit ve gazilerimiz, Bedr, Malazgirt, İstanbul'un Fethi, Mohaç, Teselya Harbi, Kut'ül Amara ve İstiklal Harbi'ni yapan kahramanların evlatları olduklarını ispatladılar. Onlar gibi canlarını ortaya koydular. Onlar gibi korku nedir bilmeden aslanlar gibi dövüştüler ve yendiler. Onlar, o aslanlar, bu dünya nöbetini şanla ve şerefle savdılar... Bedr Harbi'nden bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün şehidlerimize rahmetler, gazilerimize şifalar diliyoruz. Kahramanlar doğuran analara ve kahramanlar yetiştiren babalara "Allah sizden razı olsun!" diyoruz. Bu millet yıldırım oldu, bora oldu destan yazdı. Ancak, rehavete kapılmak hata olur! Su uyur düşman uyumaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.