MİLLÎ MÜCADELE DESTANI

A -
A +
1983'te Turgut Özal ve ANAVATAN iktidar oldu. Merhum Özal, sömürgeci dünyayı rahatsız eden ki aykırı büyük söz etti. "21. Asır Türk asrı olacak" dedi. "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne" diyerek de Türk dünyası birlikte hareket idealini gönüllere nakışladı. Bundan dolayı O'na sadece silahlı suikast düzenlenmedi. İdealini gerçekleştirsin diye kendisine "Hoca Efendi" desteği sunuldu. Halbuki bu hareket, onun zehirlenme şüphesi üzerine fethi kabir yapılıp cesedi otopsiye tabi tutulduğunda bu otopsiyi bile karartacaktır. Başbakan Özal'a yanaştıklarında SSCB çökmüş, Orta Asya bakir bir saha olarak ortaya çıkmıştı. Buralar, vesayet imparatorluğu için yer altı kaynakları ve stratejik bölgeler, bizim içinse iki asırlık hasretti. Özal merhum, "Hizmet Hareketi" diye takdim edilen hareketin önünü açtı. Kendisi dâhil nicedir bu ülkenin yolunu gözlediği Anadolu çocukları bu hareketle kendini göstermişti. Bakış buydu. Hâkim kanaat gittikleri yerlerde Türkçemizi ve bayrağımızı dalgalandırıyorlardı. İngilizce ve dinler arası diyalog misyonerliği yapıldığı ise geç geç fark edilecektir. İleride "FETÖ örgütü"ne dönüşecek olan bu hareket, Süleyman Demirel döneminde filizlenmiş, Kenan Evren döneminde saklanmış, Turgut Özal dönemiyle Tansu Çiller ve Bülent Ecevit dönemlerinde dünyaya açılacak kadar serpilmişti. İkibinlere gelindiğinde bile hâdise, alnı secdeye gelen ülke çocuklarının zaferi gibi görülüyordu. Halbuki arkada yabancı servisler vardı. Hem içeride, hem dışarıda yolları açılıyordu. Dış istihbarat, bu memleketin çocuklarını devşirip girecekleri memleketlere onları kullanarak giriyordu. Aslında yabancı kaynaklı hareketin en büyük özelliği kendini saklamasıydı. Her kaba göre şekil alıyor, her iklimin rengine bürünüyordu. Bu sebeple  3 Kasım 2002'de iktidara gelen AK Parti de bunları tanıyamadı. Tek Parti Zihniyeti, düşman gördüğü iktidarı 28 Şubat cuntasıyla fikirdaşı sermaye, yargı ve medya ile kuşatmıştı. AK Parti hükûmeti layıkıyla iktidar olmak zorundaydı. Bu sebeple haklarında iyi düşündüğü bu insanlara destek verdi, kapıları sonuna kadar açtı. AK Parti'nin Tek Parti Zihniyeti ve cunta dayatmasına karşı gerçek manada iktidar olması, "E-Muhtıra"ya karşı 28 Nisan 2007'de genel Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dik durmasıyla başlamıştır. Böylece yerli ve millî düşünce, 100 sene sonra yeniden iktidar tırmanışına geçiyordu. 1908'de kaybedilen değerlerle 2008'de buluşma başlamıştı. Tırmanış, 2013'te zirveye vardı. Gezi isyanı ve 17/25 Yargı Darbesi savuşturulmuş ve dizginler tamamen ele alınmıştı. Bu arada "Hizmet Hareketi" ciğerlerine kadar okunmuştu. Dershanelerinin kapatılması kendilerini asıl iktidar gören FETÖ'cüleri çileden çıkarttı. Beddua seansları başladı. Haksız bedduanın sahibine döneceğini hatırlarına bile getirmiyorlardı. O bedduayı yapan "mehdi" bildikleri biriydi. Bedduaların sonuç vereceğine inançları tamdı. Mahalli seçimlerin kaybı bir ümitleriydi ama seçimi AK Parti kazandı. Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmamasına ümitlerini bağladılar. Bunda da hayal kırıklığına uğradılar. Bütün aleyhte gayretlerine rağmen AK Parti, 7 Haziran 2015 Seçimlerinde yine birinci parti oldu. Bu defa koalisyon için çok çabaladılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tavizsiz tavrı ve Devlet Bahçeli'nin altın tepsi içinde sunulan Başbakanlığı reddiyle koalisyon kurulamadı. Böylece köprüler atılmış oldu.  Darbeyi son çare gördüler. 15 Temmuz 2016'da Darbeye kalkıştılar. Millet, bu defa 1839'dan bu yana gelen vesayetçi, gayrı millî, kökü dışarıda olan mandacı zihniyete ve onun içerideki kadrolarına geçit vermedi. 15 Temmuz; 21. Asrı "Türk Asrı" yapmak için çalışanları engellemek isteyenlere karşı helal süt emmiş, mangal yürekli vatan evlâtlarının kazanmış olduğu kurtuluş savaşıdır.  15 Temmuz 2017 ise milletçe yazılan muhteşem bir Millî Mücadele Destanı oldu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.