FİLİSTİN MEZALİM MÜZESİ

A -
A +
Siyonistler, hayalini kurdukları Yahudi devleti için Abdülhamid Hân'dan mütevazı bir toprak parçası istemişlerdi. Güya bununla yetineceklerdi. 1948'de Siyonist-İngiliz iş birliği ve Amerikan ve topyekûn Avrupa desteğiyle Filistin topraklarında bir devlet kurunca, o devlet, başta Filistinliler olmak üzere sürekli şekilde Arap toprakları aleyhine genişleyip büyüdü.
Bu yayılmacılık, 1967'de en ileri noktalara ulaştı. İsrail, '67 Savaşı'nda işgal ve gasbettiği toprakları, BM ve hangi devlet ne derse desin boşaltmadı ve boşaltacak gibi de görünmüyor. Bununla da kalmadı. Başkenti Tel Aviv olduğu hâlde Kudüs'ü de facto bir tavırla başkent ilân etti. Son senelerde onunla da doymayarak Filistinlilerle meskûn olan mahallelere Yahudi göçmenler getirerek onları, oralara yerleştirdi ve yerleştirmeye devam etmekte.
İsrail, arazi genişlemesini yaptıkça Filistin toprakları küçüldü. Öyle ki zamanla Batı Şeria ile Gazze birbirinden uzağa düştü. Gazze, açık hava hapishanesine döndü, dünyadan soyutlandı.
Yahudiler, 5 bin yıl sonra sürgünden dönmüş; o aziz topraklarda bunları yapmışlardı ve yapıyorlardı. Ancak; onların gayeleri ele geçirdiklerinden ibaret değildi. Hedefleri vardı.
Hedeflerinden biri, tarihin bir gününde bu toprakları yeniden yurt tutmalarıydı. Buna hayallerinden öte kavuştular.
Diğeri, Mescid-i Haram'da Süleyman Mabedi yükseltmektir.
Üçüncü hedef de Nil Nehri’yle Fırat Nehri arasını Yahudi vatanı yapmaktır. Onlara göre bu iki nehrin arası "arz-ı mev'ud"dur. Burası kendilerine tanrı tarafından vadedilmiştir. Uzaktaki bu gayelerini gerçekleştirmek için de boş durmuyorlar. Irak ve Suriye yıkımlarıyla PKK terör örgütü mes'elesinin temelinde esasen bu ideoloji yatmaktadır. 
Mescid-i Aksa/Mescid-i Haram ise artık iç-içe oldukları bir yer ve yakın hedeftir. İsrail, burayı Filistinlilerin; onların şahsında da Müslümanların elinden almak için her yolu mubah saymaktadır. Şiddet, şu birkaç gün içinde zirve yaptı. Mescid-i Aksa'da cuma namazı eda edilmesi engellendiği gibi, 50 yaş altındaki Müslümanların camiye girmesi de engelleniyor. Muhalefet edenler katledilmekte, namazda olanlara dahi saldırı yapılmaktadır.
Mescid-i Haram, Müslümanların ilk kıblesidir. Hazreti Ömer Camiî yahut Kubbet'üs Sahra da bu sahanın içindedir. Bu saha, her 3 semâvî din tarafından mukaddes sayılmıştır. Osmanlı Devleti, burayı asırlar boyu çok kültürlü olarak barış ve huzur içinde idare etti. Bölge, Osmanlı Türk nizamından koparıldıktan sonra bugün yaşanan adaletsiz vahşi manzaraya büründü.
İsrail, şimdi bölgede küstah, başına buyruk ve zalimdir. Kurulduğundan bugüne dek hemen her gün sivil, kadın, çocuk, yaşlı Filistinli Müslümanı gözünü kırpmadan öldürmekte, elektriklerini, sularını kesmekte, evlerini başlarına yıkmakta, çakıl taşına bombardımanla cevap vermektedir.
Jenosit, soykırım –şüphesiz ki- insanlık suçudur. Sonuncusunu da Sırplar, Srebrenitsa'da Boşnaklara karşı yaptılar. Yahudiler de Nazi Almanya’sında soykırım yaşadıklarını propaganda ederek söylerler. Ne var ki soykırım yaşamış bir kavim, 3 çeyrek asırdır, her gün, her saat ve her dakika, bir millete karşı soykırımdan geri kalmayan bir başka insanlık suçu ika etmektedir. İsrail'in, Filsitinli Müslümanlara yaptıkları, korkunç bir mezalim ve ağır bir insanlık suçudur. Lahey Adalet Divanı'nda görülmesi gereken bir dâvâdır.
Bu mezalim/zulümler, dünyanın gözleri önünden yaşanırken "Arap âlemi" denen ülkelerden bazıları, İsrail dostu bazıları nemelâzımcıdır. Hâl bu olup arkası da güçlü olduğu için Tel-Aviv hükûmetleri, siyon emellerine kavuşmak için dolu dizgin gitmekteler. O kadar ki Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivliv'e telefon açarak "yapmayın, insanların Mescid-i Aksa'ya girmelerine, cuma namazı edâ etmelerine mâni olmayın" ihtarına, "onlar, terörist, teröristlerle mücadele ediyoruz" deme katı yürekliliğini göstermiş, gerçekleri çarpıtmıştır.
İsrail, kurulduktan sonra dünyada çekilen birçok film, sahnelenen birçok oyun, yazılan birçok romanda Yahudilerin nasıl soykırıma uğradıkları insanın acıma hislerine hitap edecek şekilde anlatılmıştır.
Onlardan daha tesirli olansa müzeleridir. Yahudiler, dünyanın Washington, New York ve Paris gibi belli- başlı şehirlerinde Yahudi müzeleri kurmuşlardır. Ağırlıklı olarak soykırım anlatılmaktadır. Bazıları doğrudan bu ismi taşımaktadır. Bunlar, o şehirlerin en iyi bölgelerindedir. Gezenler, çok etkilendiklerini söylemektedirler.
Devrimizde de Türkiye ve Türklerden başka Filistin'in dostu neredeyse yoktur.
Filistinli kardeşlerimiz için devlet olarak bugün bize 4 vazife düşmektedir:
1-Bu himayeci siyaset ve desteğimizi korumalıyız.
2-Duyguları dumura uğramış kim varsa onlarla BMGK'i sarsmaya devam etmeliyiz.
3-Filistinlilere çifte vatandaşlık vermeliyiz.
4-İstanbul'dan başlayarak dünyanın önemli birkaç şehrinde "Filistin Mezalim Müzesi" kurması için Filistin devletine yardımcı olmalıyız. 
Film ve roman gibi eserleri vermekse Arapların en kültürlüleri olan Filistinlilere düşer. 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.