ÜÇÜNCÜ FIRSAT!

A -
A +
Bağımsızlık referandumuna karar alan Erbil'in Kürt yöneticileri kendi aralarında şöyle konuşuyor olabilirler:
-Ankara'ya bakmayın; biz, geçmişte Kürdistan millet meclisini kurarken de aynı öfkeyi göstermiş, yine tarih demiş, yine Türkmen demiş, yine Misak-ı Millî demiş, tehditler savurmuşlardı. Fakat bu asabiyeti gösteren hükûmet gidince yerine gelenlerle müttefik olduk. Bu defa da öyle olur. Sınırda tatbikat yapan, gözdağı veren bu hükûmet gidince gelen hükûmet müstakil Kürdistan'ı tanır. Yapacakları nihayet 3 günlük ekonomik ambargodur. Üç gün sıkıntı çeker, sonunda istiklalimize kavuşuruz...
Hakikaten  20 sene kadar evvel Kürtler, Kuzey Irak'ta parlamento açıp, otonomi/muhtariyet ilan ettiklerinde Başbakan Bülent Ecevit ve devrin idarecileri çok sertleşmiş, medya dehşetli başlıklar atmıştı. Ne var ki üstakılgillerin telkinleri, geçen zaman ve içerideki bitip-tükenmez kavgalar yüzünden bir zaman sonra Ankara'yı kızdıran o gelişmeler olağanlaştı ve her şey tabiileşti...
Kader, yakın tarihte  karşımıza 3 kere fırsat çıkarttı:
Birincisi, Turgut Özal zamanındaydı. Cumhurbaşkanı Özal, ilk Körfez Harekâtı'nda Musul ve Kerkük'e girecekti. Fakat Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın istifa etmesi veya üstakılgillerin istifa ettirmesiyle bu cesaret fiiliyata dönüşmedi.
İkincisi çiçeği burnundaki AK Parti iktidarı dönemindedir. AK Parti işbaşına gelmişti ama genel başkan Recep Tayyip Erdoğan, yasaklı olduğu için Başbakan değildi. Bu yüzden meclis grubu fire verdi ve 1 Mart Tezkeresi reddoldu. 
Tezkere reddolmasaydı Misak-ı Millî'nin Irak'ta kalan parçası istirdat edilecek/geri alınacak, Irak, İran'ın güdümüne girmeyecek, milyonlar ölmeyecek, milyonlar göçmeyecek, namuslar payimal olmayacak, ortaya DEAŞ diye kurgulanmış bir terör örgütü çıkmayacaktı.
25 Eylül 2017 üçüncü fırsattır. 
Aksülamel, reaksiyon, tepki siyasi ve askerî alanda en üst seviyede verilmekte. Malum Kürtçü parti  hariç TBMM tek yürek hâlinde. O kadar ki Tayyip Erdoğan kindarı gazeteler bile bu meselede aynı millî safta yer almış vaziyette. 
Ancak iktidar cenahından konuşanlar bir hususa çok atıfta bulunmaktalar:
Irak anayasası, Irak'ın toprak bütünlüğü ve Bağdat'ı muhatap almak!..
Hâl böyle olunca kendi elimizle kendi yolumuzu kapatmaktayız. Bu ihtilafta muhatabımız Bağdat’sa o zaman Bağdat, bize döner ve şöyle der: "Siz, bize bırakın; biz, o haddini bilmeze gününü gösteririz!!!"  Yukarıdaki fikirleri serdettikten sonra Kerkük ve Musul'a girersek kendimizle çelişiriz. 
Hâlbuki; Türkiye, mecbur bırakıldığı bu noktada büyüme yahut bölünme yollarından birine girecektir. Bundan dolayı altyapısı sağlam olmayan konuşmalardan kaçınmak lazımdır.
Bir diğer ciddi bahis:
İran; evet komşumuzdur; ihmal edilemez bir devlettir. Şu var ki aynı İran, tarih boyunca başımızın gailesidir.. İsrail nasıl ki bir siyon ideoloji devletiyse, İran da ideolojileştirilmiş bir mezhep devletidir. Birinci ve İkinci Körfez Harekâtının en kazançlı çıkan devleti İran’dır. Şia yayılmacı idealiyle adı geçen devlet, bugün Yemen'de, Lübnan'da, Suriye'de ve Irak’tadır. Irak'ta iktidar Şiidir ve İran nüfuzu çok yüksek seviyededir. Bağdat, Ankara'yla Tahran'ın izin verdiği  kadar ortak hareket edebilir...
İktidarın bu saatten sonra tereddüt gösterme, geri  adım atma, sineye çekme... gibi bir zaafı olamaz. 
Yapılacak hesapsızlık hem Türkiye'ye ve hem de iktidara pahalıya mal olur. AK Parti İktidarı zaviyesinden 2019 tehlikeye girer, devlet zaviyesinden de 2023.
Kader, bir milletin önüne 3 kere fırsat çıkartır da o fırsat üçüncü kere de yele verilirse boşuna dördüncü fırsat beklenir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.