BAŞBAKAN YILDIRIM'IN ABD ZİYARETİNDEN ÜMİTLİYİZ!..

A -
A +
Şu olay, O'nu anlatmaya yeter:
Sn. Binali Yıldırım, o günlerde Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı'ydı. Sivas'ta bir çağrı merkezinin açılışını yapıyordu. TV'ler canlı yayındaydı. İlk çağrıyı bizzat Bakan yaptı. Rastgele bir numarayı aramıştı. Konuşmayı bitirdi ve gevrek gevrek gülerek şunu nakletti:
-Telefona çıkan vatandaş, "orası çağrı merkeziyse neden iyi konuşan birini değil de yokuşa vurmuş kamyon gibi ın ın eden birini çalıştırıyorlar?" dedi.
Bunu söylemek kolay değildir.
Her insan yapamaz.
Hele, makam ve unvan sahibiyse gizler bile.
Bunu ancak kendisi, kaderi ve çevresiyle barışık olanlar yapabilir.
Binali Bey, üstelik tanıyıp bilmediği bir vatandaşla arasında geçen o konuşmayı herkesle paylaşmakta hiçbir mahzur görmedi.
Bu üslup, Binali Yıldırım'ın fark yapan meziyetidir.
Soğukkanlı, sakin, telaşsız, mütevazı bir üslup. Refahiye'nin Kayı Köyü'ndeki köy odasında sohbet etmesiyle TV'ler önünde konuşması veya dünyanın en önemli finans adamlarının hazır olduğu toplantıda konuşması arasında fark yok. Türkiye Başbakanı, sade ve samimi bir insan.
Başbakan olduğu günü hatırlar mısınız?
Dile getirilsin veya getirilmesin hakkında "ama hitabeti de yok ki!" diye düşünülmekteydi. Halbuki O, kürsüye çıktı; evet nutuk atmadı ama rahat üslubuyla dinleyenleri kırıp  geçirdi. Buna şahit olan tecrübeli devlet adamı Sn. Hasan Celal Güzel, "meğer ne de güzel hitabeti varmış!" diyerek takdirlerini dile getirmeden edemedi.
Hatırlanacaktır, bir ay kadar evvel  İBB Başkanlığı söz konusu olup da haberciler "aday olacak mısınız?" dediklerinde "bizim de iyi-kötü bir işimiz var" demişti. Başbakanlık makamındaki bir insan bu mizah veya nükteyi yapabiliyor. Nükte siyasette olmazsa olmaz bir unsurdur. Kürsüdeki insan, rol yapmayacaktır. Sinemadaki, reklamdaki, tiyatrodaki oyuncunun rol yapması bile rahatsız eder. Siyasetçide nükte, samimiyet ve tevazu, sevilme sebebidir. Cumhuriyet dönemi devlet ve siyaset adamlarımızın yüzde 90 ve belki daha fazlası, edebiyat, sanat, nükte, tevazu gibi hasletlerden uzak düşerek çok fazla politikaya gömüldüler. Sn. Tayyip Erdoğan'ın hitabetinin dinlenir olmasında okuduğu şiirlerin payı büyüktür.
Binali Yıldırım, işini severek ve samimiyetle yapan bir insan. Bir başka vasfı da başındaki lidere pazarlıksız tâbi olması. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Başbakanlığı bırak, git Refahiye'ye İl Başkanı ol!" dese itirazsız kabul eder görüşündeyiz.
Bu portrede ve bu yaradılıştaki bir devlet adamımız olan Başbakan Binali Yıldırım, 7-10 Kasım tarihleri arasında ABD'de Başşehir Washington, DC ve  New York'ta Türkiye'yi temsil edecek.
Sn. Başbakan, yanındaki hey'etle birlikte ABD Başkan Muavini Mr. Mike Pence ile görüşecek. Neler görüşüleceği malûm:
Kuzey Suriye, PKK/PYD-YPG, bunların silahlandırılması, terör koridoru, Kuzey Irak'ta referandum sonrasındaki gelişmeler, belki Kerkük ve Musul, bölgeye dair diğer sıkıntılar, Lübnan ve Suudi Arabistan olayları, müttefikliği zora sokan uygulamalar, DEAŞ'la mücadele, FETÖ ve örgüt üyelerinin iadesi, iki devletteki tutuklular, vize mes'elesi, Ankara-Moskova yakınlaşması, mülteciler vs. Ayrıca askerî ve ekonomik ihtilaf ve talepler de masaya gelecektir. Washington, Rusya'dan F-400'leri almamızla daha katmerleşen 20 yıllık tavrıyla bir kısım silah ve jetleri Türkiye'ye satmamaktadır.
Başbakan, ayrıca Türk ve Akraba Topluluklar Temsilcileri, Müslüman Cemaat Temsilcileri, Yahudi Lobisi Temsilcileri, kanaat önderleri ve ABD'deki iş adamlarımızla Türkiye'ye yatırım yapmış veya yapacak Amerikalı iş adamlarını da kabul edecek.
"Üslub'ul beyân aynıyla insan" yani üslup, insanın tâ kendisi olduğuna göre üslûp ve portresini yukarıda çizdiğimiz Başbakan Yıldırım, o gayet net, gayet sâde ve samimi üslûbuyla muhataplarını mutlaka tesiri altına alacaktır. Samimiyet ve tevazu gönül köprüleri kurar. Masada yine sakin sakin nükteler patlayacak onu kahkahalar takip edecektir diye tahmin ediyoruz.
Sn. Yıldırım'ın iade'den vize'lere kadar hemen her mevzuda mesafeler almış olarak yurda avdet edeceğine dair ciddi ümitlerimiz var.
Gündemi yakından takip etmeyenler, şunu sorabilirler:
-Başbakan, Washington'a gidiyor fakat neden devlet reisi ile görüşmüyor?
Soruya bir cümle daha ilave edilebilir; yalnızca Donald Trump değil, Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Savunma Bakanı James Mattis ile de görüşmeyecek...
Sn. Yıldırım, bu soruya muhatap olup da şu şerhi düşse ardından muhtemelen şöyle derdi: "Kardeşim, biz geldik diye bu adamlar, Amerika’yı terk etmediler, herkesin iyi-kötü bir işi var. Sn. Trump, önceden tesbit edilmiş dış ziyaretlerde. Dışişleri Bakanı, O'na refakat ediyor. Savunma Bakanı da NATO toplantısı için Brüksel'de!.."
Evet; Türkiye Başbakanı, Amerikan Başkanı Trump'la görüşmeyecek ama Başkan ülke dışında olduğu için aynı zamanda "Başkan Vekili" sıfatını da taşıyan Mike Pence ile bu okkalı mes'eleleri konuşacak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.