YA İSBAT VEYA İSTİFA!

A -
A +
Mecelle-i Ahkamı Adliye’nin 76. Maddesinde ve Mecelle’yi kaldırıp yerine İsviçre’den ithal edilerek tercüme hatalarıyla birlikte yürürlüğe konan Medeni Kanun’un 6. Maddesinde ve daha başka hukuk metinlerinde belki değişik kelimelerle ve fakat aynı maksatla "müddei, iddiasını isbatla mükelleftir" yani "bir şey iddia eden kimse, iddiasını isbat etmekle yükümlüdür" der.
Bu kaide, yine Mecelle’deki "beraati zimmet asıldır" yani asl olan insanın suçsuz olmasıdır, diyen suçsuzluk karinesine benzer. Bu her iki madde, daha birçok madde gibi cihanşümuldür, evrenseldir, hukuk literatüründedir. Hukukun vazgeçilmesi mümkün olmayan temel ve kalıcı esaslarıdır.
Şahsın, kişinin, insanın suçsuzluğu esastır. Doğru olan içki içmemektir, kırmızı ışıkta geçmemektir, hırsızlık yapmamaktır, rüşvet almamaktır vs. Beşerî münasebetlerde, sosyal ve mânevî hayatta asıl kaide suç işlememek olduğu için biri aleyhinde suç işlediğine dair bir iddia ve itham ileri süren kişi, yani müddei; iddia sahibi, bu iddiasını isbat etmek zorundadır.
İsbat edemezse iftira atan olur; buna "müfteri" denir.
Müfterilik de ayrıca hem suçtur ve hem de toplum gözünde aşağılık bir yerde olmaktır.
Böylesi suçlar, bazen hukuk ve tazminat bazen hürriyeti bağlayıcı ceza ve tazminat icap eder. Buna da iftiraya maruz kalmış tarafın şikâyeti üzerine mahkeme karar verir.
Müddei, şahit, belge ve her çeşit delille bu iddialarını isbat etmek zorundadırlar.
CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birçok defa görüldüğü gibi yine AK Parti genel başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında birtakım iddialar ortaya attı. Buna göre Sn. Erdoğan’ın yurt dışındaki yabancı bankalarda külliyatlı miktarda parası varmış. Ayrıca bir oğlu ve eniştesi dahil 5 yakını, Man Adası’na kanunsuz yollarla para kaçırmış.
Bu sözler, Cumhurbaşkanlığı gibi bir mevkide bulunan bir insan için çok ağır ithamlardır. Bu ithamlar üzerine Sn. Erdoğan, ağır sözlerle "isbat et" dedi; "isbat edersen ben, hem Cumhurbaşkanlığını ve hem de siyaseti bırakacağım! Ya sen ne yapacaksın?..’’
Sn. Erdoğan’ın kişiliğini bilenler, dediğini yapacağına tam eminler.
Bunun üzerine gözler, Sn. Kılıçdaroğlu’na çevrildi.
Kemal Kılıçdaroğlu, salı günkü CHP grup toplantısında elinde birtakım kâğıtlar salladı. O kâğıtların ne olduğu şu ana kadar anlaşılmış değil. Aleyhinde iddia ileri sürülen tarafın avukatı, bunların tahrif edilmiş sahte evrak; "paçavra" oluğunu ve iddia sahip ve sahiplerinin hemen mahkemeye gitmesini istedi.
İlginç olan Sn. Kılıçdaroğlu’nun sahneye çıkmasıyla Rıza Sarraf’ın sanıklıktan şahitliğe geçmesindeki zaman birliğidir. Bu sahneye çıkışın, Derin Amerika’nın PYD’ye silah sevkiyatındaki ısrarla çakışmasıdır. Eski bir CHP’li vekilin FETÖ evrak postacılığı yapması üzerine hakkında yakalama kararı çıkartıldığı günlere denk gelmesidir. O kâğıtların New York menşeli olduğu dile gelmektedir.
Kemal Kılıçdaroğu, elindeki evrakın delil olduğunu ileri sürünce medya bunların suretini istedi. O kâğıtlar, medyaya verilmedi. Hâlen de verilmiş değil. Garip olan, birkaç yakın çevre hariç CHP’lilere de verilmemesidir. Dahası da var; Cumhurbaşkanı iddia sahibi aleyhine iftira davası açtığı hâlde CHP tarafı mahkemeye gidemedi. CHP yönetimi, öylesine zayıf ki yapa yapa ancak bir meclis araştırma komisyonu kurulması talebi ileri sürebildi o kadar.
Gülünç olansa şu; CHP genel başkanı, elindeki evrak için "ya kara para aklaması veya daha az vergi vermemek için yapılmış işlem" demekte. Bu ikrar gibi cümleden anlaşılan o ki Sn. Kılıçdaroğlu elindeki evrakın ne olduğunu bile anlamamış. Belli ki onlar, eline şişirilmiş laflarla tutuşturulmuş o da yılana sarılmış.
Şimdi AK Parti sözcüleri, Kemal Kılıçdaroğlu için çok ağır hakaretlerle iddiasını isbat etmesi için dâvâ açmasını söylemekteler. Cumhurbaşkanı, o 5 yakını için "para göndermediler, aksine şirketlerini sattıkları için kendilerine para geldi" demekte. Ayrıca, "iş adamı, para da gönderir, kendisine para da gelir; yeter ki mevzuat çerçevesinde hareket etmiş olsun" meâlinde daha başka sözler de söylemekte.
Kirli vaziyet ortadadır:
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir kere daha kaybedeceği açıkça görünmektedir. CHP tarafının kaçak dövüşü gözden kaçmamaktadır. Bu durumda CHP bir kurum olarak başındaki insanın liyakat ve ehliyetini soruşturmayacak mı? Kemal Kılıçdaroğlu, ya iddialarını isbat etmeli veya isbat edemezse istifa etmelidir. Bu kadar hakaret nasıl içe sindirilir hakikaten zor anlaşılır.
"Müfteri"lik bizim geleneğimizde çok kötü bir sıfattır. CHP bu sıfata mahkûm edilen, üstelik gelişi de şaibeli bir genel başkanla yoluna devam etmek zorunda mı?
Bu gidişle CHP’yi FETÖ partisi olma tehlikesi beklemektedir.
Atalar ne demiş: "Kaval çalmasını bilmeyen çoban sürüye kurt getirir."
Kurdun kaptığı bir CHP herhâlde 2023’e çıkamaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.