FETİH MÜBAREK OLSUN!

A -
A +
Bu millî mücahede/millî cihâd yolunda Fırat Kalkanı Harekâtı, bir ilkti. İlk hamleyle başlangıç yaptıktan sonra bugünlere hazırlandık. Hazırlığın güzergâhını bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. Fırat’ın doğusu-batısı diye bir tasnif kabul edilmeyerek Kandil’e kadar gidilecek.
Afrin Harekâtı, bu Kızılelma yürüyüşünün merhalelerinden biridir.
Nitekim, PYD’nin başındaki Salih Müslim de arkasına dönerek kendilerini kullananlara "Türkler Musul’a, Kerkük’e kadar gidecekler, durdurun onları!!!" diye feryat etmektedir.
Afrin Harekâtı’nda hem Mehmetçiğin ve hem de kendilerine artık "Suriye Millî Ordusu" diyen vatanseverlerin mânevi gücü gayet yüksektir. Bu yüksek mânevî ruhla dün Burseya Dağı fethedilerek hain ve zalimlerin kalesine Türk’ün fetihlere hasret kalmış şanlı bayrağı dikildi. Burası düşman tarafından ikinci Kandil olarak adlandırılmaktadır. Ne var ki ne bu maskara kibir ve ne de bir rivayete nazaran müttefikimiz olan ABD’nin 5 bin tırlık silahı, onları Mehmetçiğin elinden kurtaramıyor.
Dedelerimizin "Harb-i Umumi" dedikleri I. Cihan Harbi’nde olduğu gibi o dedelerin pak nesli de bugün Afrin’de, Cebel-i Burseya’da 7 düvele karşı cihad etmektedir. Bizim Millî Mücadelemizin asıl ismi "Millî Mücahede"dir. Halife’nin, devrin devlet işleyişinin amir hükmü gereği "cihad ilânı"yla başlamıştı. Halife, cihad ilân edince bu cihâda yeryüzünün neresinde olursa olsun Müslümanların bizzat veya maddî destekle veya dua ile iştirak etmesi farz-ı ayn/terki mümkün olmayan Allah buyruğu olmaktadır. "Hind Müslümanları" denen Cenubî Asya Müslümanlarının gönderdikleri altınların sebebi budur. O gün cihad, 7 düvele yani Haçlı devletlerine karşı yapılmaktaydı. Dün Bosna’da yapılan da buydu. Bugün Afrin’den Kandil'e kadar yapılan ve yapılacak olan muharebe de budur, cihaddır.
Bu cihad, tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi bir müdafaa harbidir.
Biz, bir meşrû müdafaa yapmaktayız.
"Meşrû müdafaa" hukuk mefhumudur.
İkiye ayrılır; hayatı tehlikede olan bir kişi, kendini korumak için meşrû müdafaa yapabilir veya hayatı tehlikede olan üçüncü kişi veya kişileri korumak için yapabilir. Her iki hâlde de hukuk bu imkânı vermiştir. Hükmî şahsiyete/tüzel kişiliğe sahip olan Türkiye Cumhuriyeti bugün hem kendi topraklarının bütünlüğü, vatandaşlarının hürriyet ve hayatı ve hem de komşu devletler Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü ve oradaki insanların hürriyet ve hayatı için hukuktan aldığı güçle meşrû müdafaa yapmaktadır.
Bu iki memleketteki insanlar için Türkiye’nin bigâne kalması mümkün değildi. Birinci sebep, o kimseler, insan oldukları için aldırmazlık edemeyiz. İkincisi, Türk milleti, onların hemen tamamıyla din kardeşidir. Bir kısmıyla kan kardeşiyiz ve topluca aynı müşterek tarihten gelmekteyiz. Onlara zulmedilmesine razı olamayız. Tek sebep  Arap, Kürt ve Türkmenlerle diğerlerinin mülteci olarak ana vatanları Türkiye’ye sığınma mecburiyetleri değildir. Tek kişi gelmeseydi bile bu Stalinci eşkıyanın haçlı iş birliğiyle bu sivillere zulmetmesi üzerine  "üçüncü kişi lehine meşru müdafaa hakkı"nı yine kullanırdık.
Suriye nüfusunun yarısı yerinden yurdundan olmuştur.
Biz, 40 yıldan bu yana bölücü terörden çekmekteyiz. Artık camilerimize, camideki cemaatimize varıncaya dek vatanımız, tasmalı taşeronların saldırısına uğramaktadır. Bu şartlarda seyirci kalmamız bizi millet yapan ne değer varsa onlara ihanet olurdu.
Dediğimiz gibi cephede aslanlar gibi cihad eden Mehmetçiğin kuvvei mâneviyesi/morali çok yüksektir. Kendini sıra bekleyen Mehmetçik olarak gören vatandaş da aynı ruh hâlindedir. 15 Temmuz'dan evvel içeriden ve dışarıdan yapılan sinsi algı operasyonlarıyla "cihadcı" denerek cihad şuuru yerilip öldürülmek istenmişti. O zaman mukaddes kitabımızla harp ediyorlardı. 15 Temmuz gecesi bizzat milletin kendisi o cihadda dirildi. Suriyeli vatanseverler dâhil askerin moralinin yüksek olmasının birkaç sebebi vardır:
1- Hükûmet, güçlü bir siyâsi iradeyle arkalarındadır. 2- Yalnızca 80 milyon Türkiye değil, İslâm âlemi de çok büyük bir kısmıyla onlarla beraberdir. Mehmetçik, sağanak sağanak dua almaktadır. Sadece KKTC’de bir gazete, soysuzluk yaptı. Bir de Türkiye’de bir iki sabıkalı gazete karnından konuşmaktadır. 3- Cephede savaşan askerin hiçbir eksiği yoktur. 4- Muharebe silah, araç ve gereçlerimizi kendimiz yapmaktayız. 5- Başkomutan, Ordu’nun başındadır…
Uzun ve şerefli bir yoldayız.
40 yılın hesabını görüyoruz.
Belki de 100 yılın…
Kâzım Karabekir ne demişti?
-Yâ İstiklâl yâ ölüm!!!
Afrin aslanları! Fethiniz mübarek olsun!
Alnınız iki cihanda da ak olsun!
Allah, zaferlerinizin devamını nasip buyursun.
Alnınızdan öpüyoruz...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.