ZİNA SUÇTUR, İDAM HAKTIR!..

A -
A +
Yavrularımızı korumak için yapılacak her türlü kanuni düzenlemenin tam destekçisiyiz. Ancak sadece ceza mevzuatında iyileştirme yapmak yetmez. Hastalıklardan birinin tedavisi, diğer bütün hastalıklara şifa olmaz: Ceza mevzuatımız dilinden muhtevasına kadar tashihe muhtaçtır. Hatta yalnızca  TCK/Türk Ceza Kanunu ve irtibatlı kanunlar değil, MK/Medeni Kanun ve irtibatlı kanunların da yeni baştan ele alınması gerekir… anayasanın yamalı bohçaya dönmüş olduğu sıkça ifade edilir. Bu, anayasanın siyasi bir metin olmakla fazlaca göz önünde bulunmasından ileri gelmektedir. Esasında hukuk hayatımızın tamamı bu yozlaşmadan şu veya bu kadar nasibini almıştır. TP/Tek Parti Zihniyeti’nin tavırlarından biri de mazisi asırlara dayanan kelimelerimize karşıdır. 1940’lar TP’si bu sebeple bir punduna getirerek Esas Teşkilat Kanunu’nun/anayasanın dilini öz Türkçeleştirme adına kurbağa diline çevirmişti. Lisan yaşayan bir varlıktır. Zaman içinde eskiyen ve kullanımdan düşenler olur. Bu, tabiî seyrinde yaşanır. Ama onu devrim adı altında imha ve tasfiye etmeye kalkışmak  sosyal cinayettir. O dönemde TBMM kamutay, milletvekili saylav, vali ilbay… yapılmıştı. Moğolca kelimeler, Türkçe diye alınıp resmîleştiriliyordu. Bunlar yüzlerce misalden 3 tanesidir. DP/Demokrat Parti, iktidara gelince tekrar eski metni mer’iyete koydu. 1965’lerden sonra  Bülent Ecevit’in yaşayan Türkçeye çok zararı dokundu. Yapmacık, uydurma dil kullanma Bülent Ecevit’in fikri sabitiydi. Siyasette yıldızı parladığı ândan itibaren nutuklarıyla Türkçeyi kısırlaştırdı. Bir kısım  sun’i ve köksüz kelimelerin Türkçeye girmesine yol açtı. Başbakanlığı dönemlerindeyse vaki kanun çalışmaları, O’nun Türkçesi istikametinde oldu. Şimdiki TCK ve MK, Ecevit döneminin ya doğrudan veya takip eden yıllar itibariyle malûllerindendir. Kısaca şu izah ettiğimiz mesele, kanunların Türkçe cephesidir. Kanun, takdir hatası işleyemez. Bu sebeple kanun dilinde kelime hayati kıymettedir. Süleymaniye Camiindeki fil ayağı sütun neyse kanunda kelime odur. Kanun dili ile oynamak bir millete darbe yapmaktır. Bu gerçeklerden başka bir de yürürlükteki kanunların mahiyet ve muhteva tarafı var: AK Parti iktidar olduğunda sadece içeride TP’nin hortlamış zihniyeti olan 28 Şubat zalimlerinin sinsi baskıları altında değildi. AB/Avrupa Birliği’nin de fasıl baskıları altındaydı. IMF, iktisadî ve malî hayatımıza hangi baskıyı yapıyorsa AB de hukuk hayatımıza aynı baskıyı yapmaktaydı. Bundan dolayı idam ve zina Türk ceza sisteminden çıkartıldı. Hâlbuki yüce kitabımız Kur’ân-ı kerîm, Bakara Suresi 179. âyet-i kerîmesinde "kısasta sizin için hayat vardır" buyurmaktadır. Sanki hayat bırakılıp ölüm seçildi. Hak eden bir kişi idam edilir, bin kişi kurtulur. Zira ceza mevzuatında korkutuculuk ve ibret olmazsa olmaz şarttır. Üstelik, katili affetme hakkı devlete değil sadece ve sadece mirasçıya aittir. Bugün tarafların anlaşıp işlemeleri hâlinde zina suç değildir, "düzeyli beraberlik" suç değildir. Zorla tasallut, saldırma, ırza geçme suçtur. Müftülere de nikâh kıyabilme yetkisi veren kanuna muhalefet edenler, zinanın suç olmaktan çıkmasına tek kelime etmediler. Yeniden mevzuata girmesi için bir teşebbüsleri de olmadı. Şu 15 Temmuz katilleri için lâyık olan ceza, idam değil midir? İdamdır ama mevzuatta yer almadığı için mahkeme, faraza 15 kere ağırlaştırılmış idam vermekte. Mahkûmun 15 canı yok ki, ne yazar? Neticede devlet, bu gibileri ömürleri boyunca himaye etmektedir. Hâkim, yani mahkeme hey’eti, keza zina mes’elesinde de çaresiz kalmaktadır. Polis, vazifesini yapıp zânileri mahkemeye getiriyor, fakat onlar ya savcılık safhasında veya hâkim sorgusunda serbest bırakılıyorlar. Sokaktaki vatandaş ise polise ve mahkemeye öfke püskürmektedir   Bunlar, kanayan dehşetli sosyal yaralardır. Bazı TV’lerle, gazete, sosyal medya ve internet yarayı derinleştirmektedir. Yavrularımızı koruyacak en şiddetli tedbirler kanunlaşıp hemen tatbik edilmelidir. Ancak şunu kabul etmeli ki  arzu edilen huzur bununla gelmez. Dediğimiz gibi hukuku, cezası vs. ile bütün mevzuat, dilinden ihtiyaca cevap verebilme çapına kadar her şeyi ile ele alınmalı, zina ve  idam, ceza mevzuatına dâhil edilmeli ve a’dan z’ye bütün kanunlar külliyatı yerli ve millî hâle getirilmelidir. Boşanmalar, uyuşturucu, sorumsuz cılk ve ahlâksız basılı ve dijital yayınlar terör kadar tehlikeli hâle gelmiştir. Her işte yerli ve millî olmak esas alınacaksa  evvela hukuk ve kanunlar yerli ve millî olmalıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.