CÜCE VE DEV

A -
A +
Türklerin “Kanuni”, Haçlı Avrupa’nın hayranlığını ifade etme adına “Muhteşem Süleyman” dediği Kanuni Sultan Süleyman Han, Türklerin Hakanı, Müslümanların Halifesi, gayrı Müslim teb’anın adil hükümdarıdır.
Seferde, harp hâlindeyken vefat etmiş olmasından dolayı şehiddir.
Öyle bir hükümdardır ki yarım asra yakın süren Padişahlığında millete zafer üstüne zaferler kazandırmış; devlet, hiç görülmedik şekilde zirveyi yakalamış, vatan topraklarımız 23 milyon 400 bin km2 gibi uçsuz-bucaksız bir çapa ulaşmıştır.
Güneşin en parlak anı, tam tepede olduğu vakittir. Devlet-i âli Osman, göz kamaştırıcı ihtişamına Kanuni zamanında kavuşmuş, bu dönemde tam tepe noktaya çıkılmıştır.
Yavuz Sultan Selim gibi deha çapındaki bir hükümdarın aynı vasıflarla mücehhez hayrlı bir evladıdır. Babasının dedesi Fatih, Balkanların, babası Yavuz, Arap coğrafyasıyla Kuzey Afrika’nın, Kanuni Sultan Süleyman ise Rodos-Cezayir ve etrafıyla Orta Avrupa üçgeninin fatihidir. Akdeniz’in Türk Gölü olması bu devirdedir.
Kanuni zamanında devlet, kuvvet ve kudret olarak, zirveye çıktığı gibi millet de medeniyeti meydana getiren her ne değer ve unsur varsa onlar da zirveyi yaşamıştır. Padişahın bizzat kendisi "Muhibbî" mahlasıyla divan sahibi olan üstad bir şairdir. İktidarında edebiyat, mimari, ilim, san’at, askerlik ve daha ne varsa onların hepsi erişilmez çaptadır. Bu sahaların her birinde çok sayıda yıldız isimler çıkmıştır. Diğer yandan Hazine dolu olduğundan maliye dünyanın en güçlüsüdür.
Bugün 3 kıtada ve kütüphane raflarında bizim ve kıyamete kadar gelecek nesillerimizin yüzünü ağartan eserlerin kısmi azamisi, Kanuni devri eserleridir.
Bir sütunun Kanuni’yi anlatmaya yetmesi imkânsızdır. Değil bir sütun, gazetenin bütün sütunları bize bırakılsa yine yetmez.
Ne var ki kadir-kıymet bilmez vefasızlar, böyle bir büyük insanla O’nu sevenleri rencide etmekteler:
Bir Türk'ün, bir Müslümanın, hatta bir insanın böyle bir kıymete hakaret etmesinin insaf, iz’an, irfan, vicdan ve ahlakla bağdaşır tarafı yoktur. Dünyada hakkından en çok kitap yazılan, en çok akademik çalışma yapılan liderlerden biri olan Kanuni’nin yakın tarihle alakası olmadığı için münakaşa mevzuu değildir. Bu yüzden hangi akla hizmetle O’na sataşıldığı meçhuldür.
Sevenleri bir yana, düşmanları bile bu Hükümdarı takdir etmekteler. Kanuni, 29 Ağustos 1526’da yapılan Mohaç Meydan Muharebesi’nde Macar Ordusu’nu iki saat gibi an denebilecek bir zamanda imha etmişti. Buna rağmen Macarlar, 5 asır sonra o meydana düşmanlarının büstünü dikip adına millî park düzenlediler.
Mert düşman bunu yaparken içimizdeki birtakım kimseler, yıllardır o asil Padişahı, bayağı dizilerle anlatmakta, ona iftira etmektedir. Bu vebale elbette RTÜK de ortaktır.
Dizi çarpıtması yetmezmiş gibi şimdi de Prof. etiketli biri Muhteşem Süleyman’a hakaret etme münasebetsizliğini işledi.
“Akademik Görgüsüzlük” başlığını taşıyan yazımızın daha mürekkebi kurumadı. Ağzı bozuk bu Prof., haklılığımızı isbat etmeye kalkar gibi hiçbir sebep yokken üstelik kendisinin kitabını tanıtım programında bu hakareti yaptı.
Hayır; tarihçi değil.
Yer bilimciymiş.
Bu münasebetsiz kişi, davayı ve cezayı hak etmiştir. Bunu bir hukukçu salahiyetiyle söylüyoruz.
Kimler dava açabilir?
-Savcılar re’sen dava açabilir.
-Sn. Cumhurbaşkanı dava açabilir.
-Osmanoğulları, dava açabilir.
-Vatandaşlar dava açabilir.
Hem ceza ve hem de manevi tazminat davası açılmalıdır. Kazanılan para, Mehmetçik Vakfı veya Kızılay gibi vakıflara bağışlanabilir.
Unutulmasın ki bu kindarlığı yapanlar, bir asır boyunca Osmanlıya söven hoyratların devamıdır.
Kimsenin yaptığı yanına kâr kalmamalı.
Mahkemede hesap sorulmalıdır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.