Bir GÜZEL mektup

A -
A +
Cumartesi günü Malta Köşkü'nde "Doğumunun 171. Sene-i devriyesinde Büyük Cihan Devleti, Devlet-i Ali Osmaniyye'nin Ulu Hakan'ı II. Abdülhamid'i anma programı" ismiyle bir panel yaptık. Paneli, Osmanbey esnafından Abdülhamid Han sevdalısı Sn. Mehmet Tosun tertiplemişti.
Fevkalade seviyeli bir çalışma oldu. Oturumu Sn. Hasan Celal Güzel idare edecekmiş. Ancak ağır bir rahatsızlık geçirmiş. Buna rağmen hasta yatağından bir mektup göndermiş. O mektubu, sizlerle paylaşmak isterim. O kanaatteyiz ki bu mektuptaki fikirler, Abdülhakim Arvasi deryasından kalemine nur çekmiş bir üslubun eseridir:
"Doğumunun 171. Sene-i devriyesinde İslâm Halifesi, Türk Hakanı, Osmanlı Padişahı cennetmekân Abdülhamid Hân'ı daimî muhabbet ve hurmetlerimle yâd ediyorum. O, hiç şüphesiz ki Cenab-ı Hakk'ın sevgili bir kulu, bir evliyaullah ve kutb'üz zaman idi. Tarihimizde Hulefa-yı Râşidîn haricinde O'nun kadar büyük İslam Halifesi yoktur. Gelmiş-geçmiş Türk Hakanlarının da en büyüğüdür. Tarihçiler, O'nun Osman Gazi, Fatih, Yavuz ve Kanuni kadar büyük olduğunu kabul ederler. Hükümdar olduğu devrin şartları değerlendirilince aynı zamanda en büyük Osmanlı Padişahı olduğunu da bilmek lazım. Osmanlı İmparatorluğu 1923 yılında değil, O'nun tahttan indirildiği 1909 yılında yıkılmıştır. O esnada Devlet-i Aliyye'nin yüz ölçümü 5 milyon km2'nin üzerindeydi. Ulu Hakan Abdülhamid Han, Kanuni kadar hüküm sürebilseydi bugünkü mevcudun en az üç misli büyüklüğünde muazzam bir devlete sahip olabilirdik. Ne yazık ki O'nun ve Osmanlı'nın kıymetini çok geç anladık. Hâlâ devlet olarak şanlı ecdadımıza layık oldukları şekilde sahip çıkabilmiş değiliz.
Paneli şereflendiren Abdülhamid Han'ın asil, necip ve kıymetli torunlarına en derin hurmetlerimi arz ediyor abd-i âcizi de o mübarek Hakan'ın ve Hanedan'ın bir muhibbi ve hâdimi olarak kabul buyurmanızı istirham ediyorum. Abdülhamid Han kuddise sirruh Hazretlerine Allah'tan -celle celalüh- rahmet diliyorum."
Gelin de "şayet merhum Turgut Özal, kendinden sonraki genel başkan tercihini H.C. Güzel'den yana yapsaydı, bugün farklı bir Türkiye'de olabilirdik" diye düşünmeyin.
Yazımızı şu sahneyle bitirelim:
Abdülhamid Han, sürgüne gönderildiği Selanik'teki Alatini Köşkü'nün bahçesinden girip de daha ilk basamağa adımını attığı anda akşam ezanı başlar. Ulu Hakan, o vaziyette durur ve tevekkülünü terennüm eder:
-Azîz Allah!..
...
Bu yazı, 29 Eylül 2013 tarihinde Türkiye gazetesinde intişar etti. 
Merhum Hasan Celal Güzel hakkında daha başka yazılarımız da var. Hatta onlardan biri için önce telefonda sonra  karşılaştığımızda “beni en güzel anlatan yazıdır” demişti. 
O mektubu tekrar verebilirdik Lakin; buradaki mektupta Büyük Türkiye sevdalısı ve kalbi, hep bu memleket için atmış olan “hasan” da güzel demek olmakla güzel kere güzel Hasan Celal Güzel, Abdülhamid Han-ı Sani’yi bir mektup edebiyatı üslubuyla enfes bir şekilde anlatmaktadır.
İstedik ki bu mektup, Receb-i şerifin birinci günü ebediyete uğurlanma bahtiyarlığına nail olan Gaziantep’in bu yiğit evladı için okuyanlar nezdinde duaya, o büyük Sultan’a bugün bile garezle bakanlar kaldıysa onların uyanmalarına vesile olsun ve mana âleminde de Hakan Halife’ye bir sevenini haber veren istida muamelesi görsün.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.