ALMA, HARCAMA!..

A -
A +
Çarşı-pazarda fiyatlar el yakmakta.
Enflasyon, yeniden iki haneli. Böylece sene başında maaşlara yapılan zamlar ciddi ölçüde eksilmiş bulunuyor. Artık ‘’tüketim toplumuyuz’’. Müsriflikte dolu dizgin koşulmakta. İsraf, netice olarak enflasyon yani pahalılığı davet etmektedir. Pahalılıkta mevsimlerin birbirine karışmasının da büyük payı var. Ocak ayının ortasında yaz sebze ve meyvelerinin fiyatından yakınılmakta. Bir başka sebep kanaatin terk edilmesi ve tevazudan uzaklaşmaktır.
Bu misaller çoğaltılabilir.
Ayrıca ‘’savaş unsuru’’ global etkidir:
Savaşlar artık yalnızca top, füze ve bombayla yapılmamakta. Dinlenilen haber, karşımızdaki reklam, seyredilen film, konuşulan telefon, el altındaki internet, hatta belki alınan ilaç bile savaş malzemesidir. Şimdilerde savaşlar, sahadan ziyade ekranlarda, akıllı telefonlarda, sosyal medyada, mikrofonlarda, sütunlarda, borsalarda, finans çevrelerinde olmakta. Bunların arkasında dev şirketler ve hasım yahut rakip devletler var.
Bahara uyanmış Türkiye’de çarşı-pazar el yakarken TL de döviz karşısında değer kaybetmekte. Türkiye, İran ve Rusya liderlerinin iştirakiyle geçen hafta Ankara’da Suriye zirvesi yapılmıştı. Bu zirve Batılı merkezler tarafından engellenemedi. Engellemek bir yana devamı da gelecek. Bunun üzerine Türk lirasının, Rus rublesinin ve İran riyalinin kara listeye alındığı görülmekte. Bu bir cezalandırmadır. “Uluslararası finans çevreleri’’ denen ekonomi baronları, adı geçen üç devletin para birimlerini dolar ve avro karşısında eritmeye başladılar. En az zarar gören 3,6’lık kayıp ile TL, İran ve Rusya’nın zararı ise çok daha yüksek. Bizde dolar 4, avro 5 TL ipini kırmış gitmekte. Bir-bir buçuk yıl önceye göre döviz en az yüzde 50 artışta. Bu durumda döviz üzerinden borçlanmış imalatçı ve tüketici zorda demektir.
Ne yapılacaktır?
Mücadeleyi yalnızca hükûmetten beklememeli.
Muhalefet de bunu fırsat bilmemeli. Teklif, üretim paylaşmalı.
Afrin Zaferini sadece ordu kazanmadı; Ordu-Millet kazandı.
15 Temmuz Darbe ve İşgal Teşebbüsünden sonra elinde döviz olanlar, nasıl ki koşup dolar ve avrolarını bozdurdularsa bu vatanseverlik yine yapılabilir. Tekrar ediyoruz, savaş, muharebe, artık mertçe, yiğitçe meydanlarda olmamakta. Şimdi silahlı savaşın yan kolları olan biyolojik ve psikolojik savaşa ticari, ekonomik, mali, siber ve haberleşme savaşı da eklenmiştir. Bu savaşta hangi görüşte olursak olalım hükûmeti, devleti yalnız bırakmamalıyız. Tehlike azmadan kişi, aile, cemiyet ve millet olarak tedbirler almalıyız. Evvela hanımlar israfa, gösterişe, kanaatsizliğe karşı durmalı. Sebze, meyve ve et mamulleri pahalıysa lütfen almasınlar. Bunları birkaç gün yememekle bir zarar olmaz. Kıyma 100 lira da olsa aldırılmazsa veya kıyafet dudak uçuklatan cinsten olsa bile dolabın tıka basa dolu olduğuna aldırmadan alışveriş devam ederse bunun bedelini milletçe öderiz. Hayır, para senin değildir. Para, sende emanettir! Talep oldukça arz pahalı yapılır. Enflasyonun yüzde 5’in altına düşmesinde hanım, erkek ve her ferdiyle biz vatandaşların büyük sorumluluğu var. Dövizle mücadelede ise şirketlere sorumluluk düşmekte. Hükûmet de faizle mücadele paketinin hazırlanmasını hızlandırmak ve bir türlü hayata geçmeyen millî para ile alışverişi gerçekleştirmektir. Bir sabah kalkmalıyız ki bütün devlet bankaları yatırım bankası olmuş.
Savaşların sahada kazanılıp Lozan gibi masada kaybedilmesi tehlikesi meşhurdur. Şimdi masaya piyasa da eklenmiştir. Türk milletini sahada mağlup edemeyenler, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Kuzey Irak harekâtına mâni olamayanlar, yerli silah imalatımızı durduramayanlar bu defa da ekonomik, ticari, mali ve finansal savaşı başlattılar. Bu savaş aynı zamanda psikolojik savaşı da tetikler. Her şey anormal arttığında şu yapılan sıra sıra gökdelenler müteahhitlerin elinde patlarsa piyasa perişan olur.
Bu sebeple “alma, harcama!’’ dedik.
İhtiyaç kadar, zaruret miktarı al ve harca.
O zaman bereket de artacaktır.
‘’Kanaat gibi zenginlik olmaz!’’ sözü, sözlükte kalmasın, AVM’nin kapısından da geçsin. Çarşı-pazar, AVM, yeme, içme giyme, barınma pahalıysa kredi kartı aldatmasına kapılma. Taksit câzibesine kanma. Borç yiyen cebinden yer. Atalar “işten değil dişten artar’’ derken boşa söylememişler. Bu din-i Mübin-i İslâm, israfı haram etmişse boşuna mı, faizi haram etmişse boşuna mı? Hem faizin haram olduğuna inanıp hem de üçüncü evi alırken veya ‘’toruna da ev’’ almak için faizle borçlanın icazeti neredendir?
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sn. Ahmet Eşref Fakıbaba, çok doğru demekte:
-İsraf eden, iflas eder!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.