HÜKÜM VE İNFAZ

A -
A +
28 Şubat’ın kralları Çevik Bir, Çetin Doğan, Erol Özkasnak gibi generallere veya Kemal Gürüz gibi sivil ayaklarına veya ekranlarda Post Modern İhanete fetva üreten şarlatan Prof.’lara o günlerde “şimdi böyle kasım kasım kasılın bakalım; gün gelecek bunun hesabını vereceksiniz!” denseydi alınacak cevap belliydi: “Hadi canım sen de; adamı güldürme!..” Ama işte bakınız sahne kralları ve onların palyaçoları, mer’i ceza kanunun bir mahkemeye tanıdığı en yüksek ceza ile cezalandırıldılar. Hâlbuki onlar, “Post Modern Darbe” dedikleri İhanet Süreci’nin bin yıl süreceğini ileri sürmüşlerdi. Bu süreç, 28 Şubat 1997 günü toplanan MGK’nın Başbakan Necmettin Erbakan’a, meclis çoğunluğu ve millet ekseriyetine rağmen bu milletin dinî, millî, örfi değerleriyle bu değerlere mensup vatandaşlara karşı 18 maddelik bir savaş bildirisiyle başlamıştı. Öyle ki Tek Parti Zihniyeti yeniden hortlamış ve Allah demek tekrar yasak hâle gelmişti. Bu yasak, yazılı değildi ama hava öylesine berbat ve kirliydi. Tam bir hürriyet, meslek ve haysiyet cellatlığı yapılıyordu. Bunu yapanlar, TSK içindeki pervasız cunta ile onların postallarını cilalayan bir kısım iş adamları, medya, yargı ve akademisyenlerdi. Darbeciler öyle şımarmışlardı ki el altından şu katliam şayiasını bile yayıyorlardı: -60 milyon nüfus, Türkiye için zaten fazla. Bunun 20 milyonunun kesilmesiyle bir şey kaybetmeyiz!.. Kemalizmi bir modern din gibi içselleştirip İslamiyete ve Müslümanlara beyanat, ana haber, manşet, açıkoturum, sermaye, ilam ve üniversitenin dilinden kan damlayan fetvalarıyla bu millete, onun evlatlarına, kıymetlerine ve istikbaline saldıranların saltanatı 2002 sonuna kadar bütün şirretliğiyle devam etti. 3 Kasım 2002’de Anadolu İhtilali gerçekleşti. AK Parti’nin iktidar olması yollarını kesti fakat durmadılar. Edepsizliğe devam ediyorlardı. 28 Şubat darbecilerine son darbe, 27 Nisan 2007 tarihli e-Muhtıra’nın çok değil, bir gün sonra çöpe atılmasıyla vuruldu. Söz konusu ihanet, bin yıl olmasa da 10 yıl sürmüştü. Anadolu İhtilalinden sonra Millet, işbaşına getirdiği iktidardan suçlulara hesap sormasını istiyordu. TBMM’de “Darbeleri Araştırma Komisyonu” kuruldu. Bu komisyonun hazırladığı rapor üzerine başsavcılık Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açtı. Lakin; karar, bir türlü duyulmuyordu. Nihayet aradan 5-6 yıl geçtikten sonra mahkeme hükmünü verdi. Buna göre bazı sanıklar beraat ederken 19’u rütbeli 21 sanık ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmişti. Bu karar, idam demektir. Ancak mahkeme ağırlaştırılmış cezayı takdiren müebbete çevirdi. Millet, efkârı umumiye, kamuoyu memnun mu? Bu soruya “evet” demek zor: Üç noktada rahatsızlık vardır: 1- Karar geç çıkmıştır. 2- İhanetin, üniversite, medya, yargı, sermaye ayakları için hâlâ dava açılmamıştır. Oysa onların da bu hükümde yer almaları gerekirdi. 3- Kararın yüze karşı tefhim veya tebliği üzerine mahkûmlar tutuklanmalıydı. Bu üç öfke dolu isyana karşı mütalaamız şöyledir: 1- FETÖ’cü adliye mensupları Ergenekon vs. davalarında olduğu gibi bu davada da çarpıtmalara, sulandırmalara girmiş, nitekim bazı sanıklar, bundan dolayı müruru zaman fırsatını yakalayabilmiştir. Yeni Türkiye’nin savcı ve hâkimleri olağanüstü bir çalışmayla yine de böyle bir neticeyi elde edebilmişlerdir. 2- Öfke dolu vatandaş, ikinci madde için yüzde bin haklıdır. Eğer, bahsi geçen diğer failler de tez zamanda mahkeme önünde hesap vermezlerse bu hem iktidarın ve hem de yargının kusuru olur. 3- Dava henüz bitmemiştir. Daha istinaf ve temyiz safhaları vardır. Muhakemede tutuklama esas değildir. Kaçma ve delilleri yok etme ihtimali yoksa teamül olarak mahkeme tutuklama kararını infazla tevhid eder. Ancak mahkeme şu hususta milletin ıstıraplarını dikkate almalıydı. Sanıkların yaşları ve sağlık durumları gayrı mevkuf kalmaları için esas alınmıştır. O zaman vatandaşlar da haklı olarak şunu diyorlar: -28 Şubat’tan, Sivas davasından üstelik de haksız yere yıllardır içeride yatan ilerlemiş yaştaki hasta mahkûmlar ikinci sınıflar mı? Vatandaşlarımız, bu noktada müsterih olabilirler. Mahkeme re’sen veya savcının talebiyle her zaman önceki karardan rücuyla tutuklama kararı verebilir. Karardaki şu tafsilat gözden kaçmamalı: 20 üst rütbedeki subaydan, kılıç, nişan maaş ve rütbeleri geri alınmaktadır. Yani artık bırakınız kral olmayı onbaşı bile değiller. Ayrıca her hafta semt karakoluna gidip polise kaçmadıklarına dair imza vereceklerdir. Bu tabii ki dünyalık; beşeri adalet. Burada türlü laflarla mahkeme yanıltılabilir. İhmal edileni, beraat edeni, zaman aşımı tutturanı ve mahkûm edileni ile bi’lcümle 28 Şubatçı taife, ahirette de ilahi adalete hesap vereceklerdir. Ne zaman? Bin yıl sonra değil. Nefes alınıp, verilmediğinde. Azrail aleyhisselam, ilahi fermanı tebliğ ettiğinde. O “din gününde” din neymiş, karar neymiş, ceza nasıl olurmuş görecekler! Buradaki sayfiyede tatil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.