SAVAŞ BİTMEDİ

A -
A +
Olay, ne bir papaz ne de Andrew Brunson meselesidir. Aktör de tek başına Donald Trump’tan ibaret değil. O’nu da kullanıyorlar. İşlere hükmeden, mazlumları katleden, baronlar yani dolar derebeyleridir. Bugün dolar, dün sterlindi, daha evvel altındı yarın başka bir şey olur. Neticede birileri vardı, bugün de var. Onlar, paranın dizginlerini elinde tutan karanlık insanlar. Para, ortada batıl bir kudsi değer gibi dururken; etrafında da Rodos Adası’nda Tapınak Şövalyeleri’nin yaptığı kalede olduğu gibi iç içe birbirini perdeleyen surlar mevcut. Para ortada ve etrafında içeriden devşirilmiş beyinler, medya, politika vs. Biz Türkler ve bizim temsiliyetimizde İslam ümmeti, davayı esasında 12 Eylül 1683 Viyana kaybında değil; bir dış devletten ilk defa borç almaya başlamak zorunda kalmamız, kâğıt para basma çaresizliğine ve Galata Bankerleri’nden borç kabul etme zilletine düşmemizle kaybettik. Dış borçlanmaya 16 Ağustos 1838 Tarihli Balta Limanı Andlaşması kapı araladı. Kırım Harbi’nin getirdiği ağır yük üzerine Paris ve Londra, İstanbul’a dış borçlanmayı salık verdi. Galatalı Bankerler aracılık ettiler. 24 Ağustos 1854’te Mısır’dan gelecek vergi teminat gösterilerek İngiltere’den 3 milyon İngiliz altını istikraz edildi. Uyuşturucu zerk edilmişti. Borçlanmanın arkası kesilmedi. Borçlar ödenerek bitmedi, faizler tükenmedi. Kâğıt para ise ilk olarak 1840’ta “ kaime-i nakdiye i mutebere” adıyla 160 bin Osmanlı altını karşılığında matbaadan çıktı. 10 kuruşla 500 kuruş arasında değişiyordu. 178 yıldır aynı yoldayız Galata Bankerleri ile o ecnebi devletlerin iş birliği ihtimali ihmal edilemez. Bunlar çoğunlukla Yahudilerdir. Şöyle diyelim ve şu kadarını diyelim:  Endülüs’te Katoliklerin vahşetinden kurtardıklarımız, Galata ve Selanik üzerinden iyiliğini gördükleri Osmanlıya vefa borçlarını ödediler. Dışarıda Avrupa devletlerine, içeride Galata Bankerlerine borçlanan devlet, nihayet 20 Aralık 1881’de Düyun-ı Umumiye diye bir kurum teşkil etme zorunda kalır. Umumi borçların hesap-kitap ödeme takvimi için ihtiyaç duyulmuştur. Ne var ki baron derebeyleri, mason-siyon iş birliği faiz sarmalını işletmektedir. İlk dünya harbinin arka yüzü, alacaklı tarafın devlete el koyması ve 24 Temmuz 1923’te Lozan’da devleti teslim almasıdır. Viyana bir maddi kayıptır. Maişeti altın, gümüş, bakır gibi madeni paralarla çeviremeyip “kaime” denen kâğıt para basılması ve bu da yetmeyince iç ve dış borçlanmaya gidilmesi ve cemiyetin itikadına aykırı bir araç olan faize düşülmesi ise Viyana’dan büyük kayıptır. IMF’nin defedilmesi, paradan 6 sıfırın atılması, millî parayla alışveriş arayışı maşerî vicdanın bütün bu tarihî seyirdeki zora düşmüşlüklere karşı mukabele tavırlarıdır. Altından kaimeye ve ondan da çek yaprağına gerilendi. Bizdeki çek, dünyadaki çek değildir. Dünyada çek, “para kart” gibidir. Karşılığı bankada mevcuttur. Nitekim dünyada kredi kartına taksit de yoktur. Kredi kartına taksit, borçlanmayı teşvik etmekte ve o da hayat pahalılığını yani enflasyonu körüklemektedir. I. Cihan Harbi’nde galip gelip Lozan’da dedikleri kabul ettirildikten sonra 29 Ekim, bir tarih başlangıcı oldu. Devrin asker ve sivil Avrupai tiplerinin zan ve sevincinin aksine bir dönem kapanmadı. Para, medya ve politikayla savaş yön ve şekil değiştirdi. Para cins adının aile soyadına sterlin veya dolar denmesi önemli değildi. Neticede baronlar, zaaflarımızı kullanarak paramızı pul ettiler. TL, bugün kardeş devletler Azerbaycan ve Bosna’da bile geçmiyor. Biz, sandık ki sadece ezan Türkçe yaptırıldı, Ayasofya susturuldu. Hâlbuki gündelik alışkanlığımız olan iktisat etme, israf etmeme, ayağını yorganına göre uzatma... gibi onlarca hasletimiz tüketim toplumuyla, arastalar tüketim toplumunun sığınağı AVM’lerle yer değiştirdi. Bundan dolayıdır ki Yatırım Bankalarına ağırlık verilmelidir. Emlak Bank da yeni hayatında yatırım bankası olmalıdır. Vakıflar Bankası ise zaten tamamen yatırıma tebdil edilmelidir. Diğer yandan aile, israftan kaçınmalı, mesela bir eve bir araba yetmelidir. Şimdi mason ve siyon cephe, bir de Evanjelist kadrolar kazanarak daha güçlendiler. “Paran kadar konuş!” diyemedikten sonra böylesi örtülü darbe teşebbüsleri bitmez. Hadise, devir ve iktidar meselesi değildir. Bu mücadele 180 yıldır devam etmekte. 180 yıl daha devam etmemesinin çareleri bugünden geçer. Fatih Sultan Mehmed Han, “borç alan, emir de alır” derken ne kadar doğru söylemiştir. Sevgili Peygamberimizin -aleyhisselam- şu buyruğu kulaklara küpe olmalıdır: -Borçlu köle gibidir!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.