KIRAN KIRANA MÜCADELE

A -
A +
Fırat’ın doğusunda yapılması beklenen muhtemel harekât sebebiyle dikkatler, zaten bölgedeydi. O harekât üzerine ve Amerikalıların tutarsızlıklarına dair yazılıp-konuşulurken dün sabahtan itibaren yeni haberler gelmeye başladı:
 
Önce içişleri Bakanlığının Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlarını görevden alarak yerlerine vekâleten il valilerini tayin ettiği haberini işittik. HDP’li 3 başkan hakkındaki suçlama hemen hemen aynıydı. Terör örgütüyle ilişki halinde olmak, terörist cenazelerine iştirak etmek, buralarda terör marşı söylemek, teröre bulaşmış kişileri belediyede istihdam etmek ve belediyede çalışan şehid yakınlarını ya itibarsızlaştırmak veya işlerine son vermek... Ayrıca haklarında çok sayıda idari, emniyet ve adli soruşturmayla yargılama olması da ifade edilmekteydi. Diyarbakır’da ilave bir isnad daha vardı. Buradaki belediye, şehri fethederek İslamlaştıran sahabeden Iyaz bin Ganem adlı kahraman komutanın adını, yazılı olduğu caddeden indirerek yerine teröristlere yardım etmiş olan birinin adını vermişti.
 
Bunlar, olanca hararetiyle gündemdeyken hemen üstüne bir haber daha düştü. Van ve Şırnak arasındaki geniş sahada bir ameliye/ operasyon başlamıştı. Bu cerrahi müdahaleye tam 129 tim iştirak ediyordu. Jandarmadan özel harekâta kadar çok sayıda unsurdan müteşekkil bu temizlik çalışmasına “Kıran Operasyonu” adı verilmişti.
 
Malumdur ki “kıran” tarihî Türkçe’de “kıran girdi” diye haber olarak veya “kıran girsin!” diye beddua anlamında yahut amansız mücadele, ölüm-kalım yerine “kıran-kırana” şeklinde kullanılır.
 
Bu anlamda bakıldığında Pençe -1, Pençe-2 Harekâtıyla bu Kıran ameliyesi arasında doğrudan bir münasebet vardır. Söz konusu harekât, kuzey Irak’ta Kandil merkezli teröristlere karşı yapılırken, Kıran yurtiçindeki uzantılarına girmiştir.
 
Bunlar, muhtemel doğu Fırat harekâtı için de temizlik ve yol açma çalışmalarıdır, o harekâtın ipucudur. Denebilir ki “Bir yandan Amerika’yla müzakereler sürerken diğer yandan askeri harekât yapılır mı?”
 
Bu sual normaldir zira hep beraber ve yalnızca ABD’nin oyalamasına temas etmekteyiz. Hâlbuki oyalama, mücadelenin bir safhası ise onu Washington yapıyorsa, Ankara niçin yapmasın? Nitekim devrin Başbakanı Bülent Ecevit, Londra’da mevkidaşlarıyla Kıbrıs müzakeresi yaparken Türk Ordusu, Kıbrıs’a çıkmıştı.
 
Dünkü İdlib olayları ise Suriye yahut onun arkasındaki Rusya ve İran’ın ön alıcı hamleleridir. Rejimin bombalamalarıyla 25 Nisandan bu tarafa burada 845 sivil ölmüş, 525 bin sivil de yerinden olmuştur. Güya Çatışmasızlık Bölgesi İdlib’de dün itibariyle tehlikeli tırmanış başlamıştır. Rejim Hanşeyh mıntıkasını zapt ederek M 5 otoyolunu ele geçirip Türkiye ile muhaliflerin irtibatını kesme peşindedir. Bu yapıldığında 9 ve 10 nolu Gözlem Noktalarımız da tehlikeye düşecektir.
 
Görüldüğü gibi bir ağustos ayında daha çok yönlü bir mücadele içindeyiz:
 
Terör örgütleri, onların yurtiçi uzantılarıyla Washington, Moskova, Tahran ve bu coğrafyaya çöreklenmiş öteki haçlı unsurlarıyla kıran kırana dövüşüyoruz.
 
O halde:
 
- Herkes safını belli etsin!
 
Savaş, bu değilse savaş nedir?
 
Allah, yiğitlerimizin yâr ve yardımcısı olsun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.