ZİRVE DİPLOMASİSİ

A -
A +
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, program gereği 21 Eylül’de New York’ta olacak ve burada BM toplantısı için gelen bir kısım devlet ve hükûmet başkanlarıyla görüşmeler yapacak.
Bu görüşmelerin ardından da 24 Eylül’de BM genel kurulunda dünya liderlerine hitap edecek. Tabiî ki o hitapta Türkiye Cumhurbaşkanı;
Suriye’nin bütünlüğünü muhafaza şartı, mülteciler, Türkiye’deki mülteciler, AB’nin mülteciler için söz verdiği maddi yardımı yerine getirmemesi, bunun doğurduğu sonuçlar, güvenli bölge, İdlib’de çatışmasızlığın ihlali, Suriye’de anayasa komisyonu teşkili ve siyasi süreç, terör, terör örgütleri, Fırat’ın doğusu ve burada PYD’ye ABD tarafından yapılan güçlü silah yardımı, Suriye’nin barış sonrasında yeniden imarı, doğu Akdeniz, Akdeniz’deki keyfilik ve hukuku yok sayarak Türkiye’yi uzak tutma çabaları, belki S-400 almamız gibi çok sayıda maddeyi ele alacak ve ihtimaldir ki bir kere daha BM’nin adaletsiz yapısına temas edecek ve bir kere daha “dünya 5’ten büyüktür!” diyecektir.
BM’de icra edilecek bu çoklu görüşme ve genel kurula hitaptan bir hafta kadar evvel; dün, 16 Eylül 2019’da Ankara’da çok önemli bir 3’lü zirve toplantısı yapıldı. Bu toplantıya ev sahibi olarak Sn. Erdoğan, Rusya Federasyonu Başkanı Sn. Putin ve İran Devlet Başkanı Sn. Ruhânî iştirak ettiler. Vakî buluşma, 3’lünün aynı mevzuda 2017’den bu yana yaptığı 5. Zirvedir. 3 lider, Çankaya Köşkü’ndeki bu zirvede aynı masa etrafında oturup şu saydığımız meseleleri birlikte müzakere ettikleri gibi 2’li olarak baş başa da görüştüler. Bu konulara son bir gelişme olarak Suudi petrol tesislerine saldırı da dâhil edildi.
Artık beklenen şudur:
6. bir toplantıya mecburiyet olmamalı. Bu defa mutlaka çözüm bulunmalı, barış gelmelidir. Suriye ve Suriye halkı, 10 yıla yakın bir zamandır mahvolmuş, perişanlığın, mağduriyetin ve aşağılanmanın her çeşidini yaşamıştır ve yaşamaktadır.
Ortak basın toplantısında da görüldüğü gibi Türkiye, İran ve Rusya, Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanadır. ABD bu sözü telaffuz etmiyor. Diğer taraftan Rusya, Suriye’ye iyiden iyiye yerleşmiştir. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; “Suriye, soğuk savaş bittikten sonra Rusya’nın kazandığı ilk peyktir.” Rusya, Suriye’nin kuzeyi hariç tamamına yerleştiği gibi İran da burada ciddi bir silahlı güce sahiptir. O itibarla toprak bütünlüğü sözü, kavli mücerred olarak kalmaktadır.
ABD, zaten diğer bir kısım Avrupa ülkeleri gibi Suriye’nin kuzey doğusunda ve çoğunlukla PYD’nin işgal ettiği sahadadır. Bu sahada Washington ve yanında yer alan I. Dünya Harbi’nin bölgedeki paylaşımcı devletleri, şimdi de burada bir Kürt devleti kurma peşindeler. Türkiye, bunu aynı zamanda Mîsâk-ı Millî hudutlarımıza tecavüz sayarak engellemek için gerektiğinde harekât düzenlemektedir.
Fırat Kalkanı Harekâtı ve Zeytin Dalı Harekâtı ile planın Fırat’ın batısına dair olan kısmını bozarak oluşturulan güvenli sahaya Türkiye’deki mülteci nüfusun onda birini yerleştirdik.
Ankara, uzunca bir zamandan beri de Fırat’ın doğusu için çalışmaktadır. Burada kurulacak güvenli bölgeye de kalan mültecilerin en az yarısı yerleştirilecektir.
Şu var ki Türkiye, Fırat’ın doğusuna dair hareketlenince Washington, hemen “birlikte yapalım” savsaklamasıyla elini tutup hızını kesmekte, Menbiç örneğinde olduğu gibi samimi davranmamakta, Tahran, kendisinin 100 binlik silahlı güçle orada olduğuna aldırmadan TSK’nın Fırat’ın doğusuna girmesini Suriye’nin toprak bütünlüğünü ihlal saymakta, Moskova, çatışmasızlık bölgesi olduğuna dair varılan karar metninde imzası olduğu hâlde İdlib’de rejimin saldırılarına destek vermektedir.
Ankara Zirvesi, ABD ile sürmekte olan Fırat’ın doğusuna dair müzakere, gözlem ve devriyelerin hemen peşinden yapılmıştır. Türk milletinin müşterek kanaati odur ki bu devriyeler vs. sadece oyalamadır, aleyhimize olarak zaman kazanmadır. Bundan dolayıdır ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, eylül sonunu son vâde olarak tanımıştır...
Ayın sonu gelmeden 16 Eylül’de Ankara’da hacmi hayli kabarık bir gündemle 3’lü Zirve yapıldı. Yukarıda da temas ettiğimiz gibi Sn. Erdoğan, 21 Eylül ve takip eden günlerde NY’de liderle ve bu meyanda Sn. Trum’la konuşacaktır. 24 Eylül’de ise genel kurula yani dünya liderlerine ve şüphesiz ki görme ve işitme melekesi özürlü dünyaya hitap edecektir.
Ankara samimidir. Eğer, Tahran, Moskova, Berlin, Paris, Londra ve Washington da samimi ise Suriye’de kan ve gözyaşı durur. Bu zulüm bitmeli! Bir ân evvel yeni bir anayasa hazırlanıp siyasi süreç işletilmeli, seçimler yapılmalı ve Suriyeli de insanca muamele görmelidir.
Bunların olması Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna harekât yapmasına engel değildir. Suriye’nin vatan bütünlüğü için tek samimi devlet Türkiye’dir. Harekât yapmamız, İran’ın an’anevî mübalağasıyla iddia ettiği gibi Suriye’nin birliğine müdahale değil, aksine burada taşeron devlet kurulmasına fırsat vermeyerek komşumuzun parçalanmasını önlemektir.
Hazırlanacak süreçte Rusya, İran, ABD ve İlk Cihan Harbi’nin izini süren müstemlekeci devletlerin Suriye topraklarını terk etmesi de sağlam bir takvime bağlanmalıdır.
Herkes, samimiyet imtihanında.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.