DERDİ OLAN BERİ GELSİN!..

A -
A +
Acaba bir başka cemiyette de böyle bir cinnet yaşanmış mıdır? Bir başka topraklarda da o toprakların fatihlerinin mensup oldukları dine, kullandıkları dile, kurdukları edebiyata, yükselttikleri medeniyete insafsızca saldırılmış mıdır?
Bu ülkede körü körüne, vicdansızca ve sorumsuzca Osmanlı düşmanlığı yapıldı. Sığ bir zihniyetle ezbere lakırdılarla geçmişimize hakaretler yağdırıldı. İşin esasına bakılırsa her denilen ve her gerekçe bahaneydi. Bugüne dek dile getirilmeyen asıl sebep, Osmanlı atalarımızın Ehl-i sünnet Müslüman olmaları, o yolda yaşama ve onu yaşatmalarıdır. Yoksa yedi asra yakın hüküm süren bir devlette hatalar olmaması eşyanın tabiatına aykırıdır.  O hatalar, vicdan ölçüleriyle tenkid edilmedi. Onlar bozuk hükümlere delil yapılmak istendi.
Osmanlıya duyulan nefret, şimdilerde belki azalmış, belki gizlenmiş, fakat  bitmemiştir.  Bugün de her gün bir veya birkaç gazete sütununda, bir veya birkaç TV ekranında ceddimize, mazimize ve milletimizi yücelten medeniyetimize zalimce hücum edilmektedir.
Bizim üniversiteye girdiğimiz senelerde nasılsa 27 Mayıs cellatlarının kıyımından kurtulabilmiş birkaç mümtaz ilim ve kalem adamından biri de Ali Nihad Tarlan’dı. Hocaların Hocası unvanına layık bu akademisyenler, bizlerin üniversite kapısından girdiğimiz demlerde onlar da tekaüt olmuş olarak aynı kapıdan çıkmışlardı.  Edebiyat Hocası Ali Nihad Tarlan gibi abide şahsiyetleri bizzat tanıma talihine eremedik. Ancak o günkü dünyamızda bu müellif ve muallimlerin rüzgârı esmekteydi. Bunlar, en azından nasiplisine doğru fikirler veren insanlardı. Üslup sahibi, muhkem müktesebatı, sağlam bilgi birikimi olan mütefekkirlerdi. 
Bu iki gün medeniyetimizin, irfanımızın temel gündemlerinden Divan Edebiyatı üzerinde duracağız. Ama biz değil, Ali Nihad Tarlan Hoca konuşacak. İçeride ve dışarıda gündem, bitip-tükenmez mevzularla doluyken “Divan Edebiyatı” bahsi açmak nereden icap etti?
Böyle düşünenler olabilir.
Bu sualin cevabı şudur:
Gündem, iki türlüdür. Birincisi günlük ve gelip-geçici olanlar, diğeri de değişmeyen, kalıcı ve tayin edici gündem. Veya keşfedilmemiş kıymetlerimizden Sn. Mehmet Akıllıoğlu’nun ciğeri yana yana ifade ettiği cümleyle “millî gündem”.
YÖK Başkanı Yekta Saraç Hoca, bizimle de paylaştığı “Divan Şiirinden Seçmeler” adlı kitabının baş kısmına bazı isim sahibi imzaların Divan Edebiyatı’na dair görüşlerini almış. Çok da iyi etmiş. Kötü paranın iyi parayı piyasadan kovması gibi yer yer lüzumsuz, yer yer abes, yer yer mübalağalı gündem de asıl konuşulmaya layık olanları bastırdığı için ne böylesi eserler ve ne de hazine misali insanlardan haberdar olunmakta. Aksine zamanın külleri döküle döküle bilinmesi, okunması, fikirleri tahlil edilmesi, istifade edilmesi  gereken şahsiyetler nisyana, unutulmaya terk edilmekteler.  Geriye kavga-gürültü ve toz-duman kalmaktadır.
Yekta Hoca’nın kitabına şeref misafiri yaptığı ilk isim Ali Nihad Tarlan Hoca olmuş. Merhum Hoca, Divan Edebiyatı’nı ve bu vesileyle onun ait olduğu İslâm medeniyetini  muhteşem bir Türkçe eşliğinde  güçlü bir akıl, mantık ve fikirle müdafaa etmiş.  Tarlan Hoca’nın  1981 Baskılı “Edebiyat Meseleleri” adlı eserinden kitaba iktibas edilen makale, yarın bu sütunda okunduğunda bize hak verileceğini tahmin ederiz. Böylece ne çok şeyimizi kaybettiğimiz bir kere daha görülecektir. Millî gündem, ânlık gündeme hâkim olmazsa istikbalin parlak olması beklenemez. Ali Nihad Hoca’yla bugünlerin harcında alın teri, göz nuru olan emsali bütün o ilim ve fikir adamlarına rahmet, Yekta Hoca’ya teşekkür ederken bu  vatana, bu yere ve bu göğe dair derdi olanları yarın birlikte düşünmeye dâvet ederiz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.