DARBELER, İNKÂR EDER

A -
A +
  "Türkiye Cumhuriyeti", kıyamete kadar devamlılığımızın adı "Devlet-i Ebed Müddet"in günümüzdeki temsilcisi 16. Devletimizin adıdır. İlk 15 devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti’ni de I. TBMM eliyle Türk milleti kurmuştur. Kuruluşu, herhangi bir partiye mal etmek, hem yanlış ve hem de haksızlıktır. Kurucu hey’et, o günkü Meclis’te bulunan muhalif-muvafık, her fikirdeki meb’uslardır. Aksini iddia, partizanlık olur. Osmanlı Meclis-i Meb’usan’ı 12 Ocak 1920’de Misak-i Millî’yi kabul ve ilân etti. İngilizlerle müttefikleri, 16 Mart 1920’de İstanbul’u işgal ettiler. Tutuklama ve Malta’ya sürgünler yapıldı. Payitaht, 1453’ten bu tarafa ilk defa işgal felâketi yaşıyordu. İşgalciler Saray, Meclis ve Hükûmet’e artan biçimde baskılara başladılar. Çalışma, fiilen imkânsız hâle gelmişti. Meclis-i Meb’us’an, 11 Nisan 1920’de faaliyetini durdurdu. Meb’uslardan büyük kısmı Ankara’ya geçtiler. Anadolu’dan gelen diğer temsilcilerle birlikte TBMM teşkil edildi. Devlette devamlılık burada da görülmekte ki 11 Nisan’da İstanbul’da dağılan Meclis, 12 gün sonra Ankara’da toplanmıştı. Meclis kararıyla Mustafa Kemal’in riyasetinde/başkanlığında Meclis Hükûmeti kuruldu. İstiklal Harbi’ni sevk ve idare eden, Kurtuluş Savaşı’nı kazanan bu Meclis’tir. Bundan dolayı "Gazi Meclis" unvanına sahiptir. TBMM, iki kere "Gazi" unvanını elde etmiştir. İkincisi 15 Temmuz 2016 gecesindedir. O gece, işgal ve darbe teşebbüsüne rağmen toplanmış; jetler, Meclis’imizi bombalarken bile çalışmalarına devam ederek maruz kaldığımız gayrimeşru ihaneti dünyaya duyurmuştur. Hadise bu iken Erken Cumhuriyet döneminde aşırılıklar ve tarih ve sosyoloji gerçeklerine aykırılıklar yaşanmıştır. Sanki daha evvel her aidiyetten unsuruyla bu millet yoktu, devlet yoktu, vatan yoktu. Her şey, bir ânda bir sihirli elin dokunmasıyla ortaya çıkmıştı. Bu, inkılab ve darbelerin tabiatında, huyunda anlayışında vardır. Bundan dolayıdır ki bizde Hanedân-ı âli Osman her ferdiyle çok ağır, çok galiz ve hiç hak etmedikleri tarzda hakaret görmüşlerdir. Bununla da yetinilmemiş fethedip 6 buçuk asır idare ettikleri bu vatandan çıkarılmışlardır. Çok ağır bir muameleydi. Ancak 1917 Rus devriminde daha beteri yaşanmıştır. Lenin-Stalin-Troçki-Galiyev dörtlüsünden mürekkep Bolşevikler, Çarlık idaresini yıkınca Rusya’nın başındaki Romanof Hanedanını bir ormanda katledip oraya gömmüşlerdi. "İhtilaller, kendi evlâtlarını yer!" sözü meşhurdur. Bizde de orada da kurucu kadrolar arasında ihtilaf ve düşmanlıklar çıkmış, gücü elinde bulunduran taraf diğerlerini bertaraf etmiştir. Kâzım Karabekir, İzmir Suikastı olayında ipten zor kurtulmuştu. Sovyet Birliğinde Stalin, "karşı devrimci!..” iddiasıyla Sultan Galiyev’i kurşuna dizdirip öldürtmüştür. Galiyev, bir Tatar’dı. Deist olduğu yazılmaktadır. Daha başka inkılap ve ihtilallerde de bunlar olmuştur… İlimde soğukkanlılık şartları kendi içinde değerlendirmek esastır. Tarihî, bir yapanlar vardır bir de yazanlar. Yapanlar, taraftır. Onlardan bîtaraf olmaları beklenemez. Yerine geçtikleri kimselerle arkada bırakılan devir övülürse bu defa icraatlarından dolayı izah ve iknada zorlanırlar. Tarihi yazanlarsa hakemdir. Hakemin tarafsız olması gerekir. Tarihi dönem ve kişileri güne taşıyarak kavga sebebi yapmak ülke menfaatine değildir. Uzunca bir zaman din, dil, tarih, tarihî şahsiyetler hep inkâr mevzuu oldu. Abdülhamid Hân “Kızıl Sultan”dı. Vahideddin Hân, vatanı satmıştı! Abdülhamid Hân’a o iftirayı bir Fransız tarihçi atmıştı. Abdülhamid Harbiye’deki mezuniyet merasiminde Mustafa Kemal’e şahadetnamesini, diplomasını veren devlet reisidir. Mustafa Kemal, Veliahd Vahideddin Efendi’nin Almanya seyahatinde O’nun yâveriydi. Veliahd, Sultan Reşad’ın vefatı üzerine dünya harbi bitip Millî Mücahade başladığında 3 Temmuz 1918’de tahta geçti. Daha sonra 16 Kasım 1922’de İngiliz entrikalarıyla yurdu muvakkaten, geçici olarak terk etme zorunda kaldığında kime, neyi, ne zaman, kaça satmıştır? İddia o kadar yalandır ki 16 Mayıs 1926’da vefat ettiğinde İtalya’nın San Remo şehrinde bakkal ve esnaflara ödenmemiş borcu olduğu için Türk Hakanı ve İslam Halifesi unvanlı merhumun tabutuna haciz konmuş, bir ayı aşkın süre defin yapılamamıştır. Gerçeklerin çarpıtılmasında "çevre" yahut "etraf" denen halkanın büyük payı vardır. Mustafa Kemal’e yapılan ölçüsüz iltifatlar, bugün o iltifatları yapanlar adına yüz kızartıcıdır. Bir defasında tanrı konusu konuşulurken Yunus Nadi, "bu millete sizden başka tanrıya gerek yok!!" demiştir. Şiirler dâhil, sürüyle örnek vardır… Mademki bu Covid-19 salgınından sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak; o zaman CHP’nin de bir yenileşmeye gitmesi ve Devlet-i Ebed Müddet ekseninde düşünmesi iç huzur adına faydalı olur. Tarihle barışmak, günle barışmanın bir parçasıdır. Hadiselerin çıkış döneminde, yani darbe zamanlarında yapılmış aşırılıklara bugün itibar edilemez. Millet iradesinin tecelli yeri TBMM’dir. Devletimiz, Türkiye Cumhuriyetidir. Kızılelma’mız 2023 Büyük Türkiye ve 2071 Cihan Devleti Türkiye’dir. Şahıslar ölümlü, devlet dirimlidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.