HOCALI-SREBRENİTSA-URUMÇİ!..

A -
A +
Azerî Türkçesinde yumuşak "H" harfi ile değil de gırtlaktan gelen kalın "H" harfiyle telaffuz edilen Hocalı, Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesinde bir kasabadır. Bu kasaba, 26 Şubat 1992’de bir vahşet yaşadı… Karabağ Muharebesi’nde bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ve eski bir ASALA mensubu olan eli kanlı Monte Melkonyan komutasındaki Ermeni kuvvetleri, zikrettiğimiz tarihte kendi itiraflarıyla da sabittir ki "intikam saikiyle" Hocalı’ya baskın verip sivil ahaliyi katlettiler… O karanlık günde Hocalı 10 bin küsur nüfusa sahipti. Katliamda 83’ü çocuk ve 106’sı kadın olmak üzere toplamda 613 Azerî kardeşimiz şehîd oldu. 487 kişi ağır yaralandı, 1275 kişi rehin alındı, 175 kişi kayboldu. Şehir yağmalanıp perişan edildi… Vaki katliama, birçok devlet, teşkilat ve ülke ile çok sayıda ABD eyaleti "soykırım" demektedir. Ayrıca insafı olan devletler, Hocalı’da yaşananları soykırım olarak tanıması için BM’ye çağrı yapmıştır. Ancak; BM’nin köhne yapısı sebebiyle bu tanıma, mümkün değildir. Tanımayı, hem ABD ve hem de Rusya veto eder. Azerbaycan’ın yüzde 20’si hâlâ Ermeni işgali altındadır. 3 yaşındaki Gülmire Mehdiyeva, Bakü’deki kabri ile Hocalı soykırımının sembol ismidir.             * Srebrenitsa, bugün Bosna-Hersek’in doğusunda "Sırp Cumhuriyeti’ne ait bir şehirdir. Sırp-Boşnak Savaşı devam ederken 11 Temmuz 1995’te Sırp ordusu, Srebrenitsa’ya girerek silahsız halkı katletti. BM’nin Hollandalı komutanı Thomas Jakob Peter, bir tehlike olmadığını söyleyerek daha evvel Boşnaklardan silahları toplatmıştı. Baskın sırasında da BM gücü, katillere hiçbir müdahalede bulunmadı. Hocalı’daki gibi burada da her yaştan sivil asgari 8.372 kardeşimiz şehîd oldu. Bu katliamı BM, "soykırım" olarak tanımış bulunuyor. Bugün bile şehidlerin tamamının naaşları bulunamamıştır. Orman içi gibi kuytu yerlere toplu gömüler yapılmıştır. Bir "toplu mezar" bulununca hangi kemiğin kime ait olduğunu tesbit gibi fevkalade zor işlemlerin ardından cenaze namazları kılınıp yeniden defnedilmektedirler.             * Bunlar, az-çok bilinmektedir. "Urumçi Soykırımı" ise bilinmiyor… Urumçi, Türkiye’de "Doğu Türkistan" denen Şarkî Türkistan’ın başşehridir. Şarkî Türkistan, Türkiye topraklarının iki katına sahiptir. 35 milyon civarında nüfusu vardır. Nüfusun tamamı Sünni-Maturidi itikaddadır. Ülke, 1876’dan beri Çin işgali altındadır. Mavi boncuk dağıtan, komünist Mao rejimi de bu işgali sürdürmüştür. Rejimler ve devirler değişse de Çin, Uygurlara ilk günden beri örtülü bir asimilasyon yapmakta, en ufak hak arayışını kanla bastırmaktadır. Sonuncusu 5 Temmuz 2009’da yaşandı. 26 Haziran’da Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında 2 Uygur Türkü öldürülünce Uygur Türkleri, Urumçi’de protesto gösterileri yapmaya başladılar. Pekin, bu masum harekete sert ve kanlı bir şekilde müdahalede bulundu. Çok sayıda ölü ve yaralı oldu. Uygurlar, bine yakın şehid verildiğini dile getirirken Çin makamları, 197 kişinin öldüğünü iddia etmektedir. Gerçek sayı, herhâlde 5 yüzden az değildir. Bu hak arama hareketinin, protesto eyleminin sembolü "Tursun Gül" isminde Müslüman bir Uygur Türkü’dür. Tek başına Çin tanklarının önünde dikilerek onlara geçit vermemiştir. Hocalı biliniyor. Srebrenitsa da biliniyor. Urumçi Soykırımı ise bilinmiyor. Çünkü; Şarkî Türkistan, Çin’in iç meselesi addedilmekte. Şarkî Türkistan’da şeklî bir muhtariyet, fakat buna karşılık tam zulüm var. Türkiye, hem mesafenin uzaklığı ve hem de Çin’le olması gereken münasebetler sebebiyle müdahil olamıyor. Ancak bu, herhâlde hiçbir şey yapılmadığı anlamına da gelmez. Aleni tavır gösterdiğimizde Pekin, koşup PKK’ya yardım etmekte. Böylece bölücü örgüt Moskova ve Washington’dan başka Pekin’den de destek almaktadır. Bu sebeple Ankara, çok sessiz hareket etme mecburiyetinde. Diğer taraftan, bir sıkıntı da şudur; Ankara, ne vakit Pekin’le bir mevzuda anlaşsa Şarkî Türkistan karışmaktadır. Batılı ajanlar, derhâl devreye girmektedir. O hâlde yapılacak olan dışişlerimizin münhasıran bu konunun ele alındığı bir Türk-Çin diplomasi müzakeresi başlatmasıdır. O şeklî muhtariyet/otonomi, sahici hâle getirilmeli. Kaderin cilvesine bakmalı ki biz, Turgut Özal’dan bu yana "Adriyatik’ten Çin Seddi’ne 21. YY Türk Asrı olacak!.." derken şer güçler, elini çabuk tutup Adriyatik’ten Çin Seddi’ne soykırımlar yapıyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.