BERLİN KONFERANSI

A -
A +
Endişemiz o ki içeride kavga-gürültülerle hayat çok fazla politize olurken dışarıda birtakım kazanılmış haklarımızı kaybetmektir…
Böyle bir durum var mı?
Olmasa bile olacakmış gibi dikkatli hareket etmek şarttır:
Libya’nın Osmanlı toprağıyken adı "Trablusgarp"tı. Trablusgarp, bizim 20. Asrın başında ilk düştüğümüz yerdir. Libya’yı 1911’de İtalyanlara kaptırmıştık. Bu ülke, 2011 yılında Muammer el Kaddafi’nin devrilmesinden sonra iç harbe sürüklendi. Suriye gibi, Yemen, Afganistan gibi burada da çok uzun süreli bir kardeş boğazlaşması sürmektedir. Bir başka ifadeyle Kuzey Afrika’dan Güney Asya’ya kadar İslâm coğrafyası kargaşa içindedir…
 
Türkiye Cumhuriyeti, BM tarafından tanınan Libya Millî Hükûmetiyle 2019 Yılında MEB-Münhasır Ekonomik Bölge Andlaşması imzaladı. Ayrıca Türkiye, Libya Hükûmetinin talebi üzerine 2020 başında Libya’ya asker gönderdi. Kardeş topraklardaki asker sayımız belki fazla değildir; fakat TSK mensuplarımız Libya ordusunu eğitmektedir. Diğer taraftan burada isyancı General Halife Hafter’i destekleyen paralı askerler vardır.
 
Libya’daki bölünmeyi önlemek, istikrar ve sulhü temin etmek maksadıyla 19 Ocak 2020’de Berlin’de liderler seviyesinde bir toplantı olmuştu. Bu ilk Berlin Konferansı’nda Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan temsil ediyordu.
İkinci Berlin Konferansı, 23 Haziran 2021 tarihinde ve yine Berlin’de yapıldı. BM ve Almanya’nın Eş Başkanlığı’nda icra edilen konferansa belli-başlı devletler davetli iken çok istemesine rağmen Yunanistan çağrılmadı. Bu defa Dışişleri Bakanları seviyesinde gerçekleşen konferans bir bakıma birinci toplantının devamı gibidir. Yine iç barış, sulh ve istikrar, Libya’nın toprak bütünlüğü… konuşulmaktadır. Millî Hükûmet de ilk defa olarak bu toplantıya dâvet edildi. Hükûmet, birliğin korunmasından başka ordunun birleşmesinin de peşindedir. Öbür yandan Fransa ve diğer Avrupa ülkeleri, Rusya ve daha başka devletlerin Libya’daki paralı askerlerini çekmelerini istedikleri gibi Ankara’dan da TSK unsurlarını geri çağırmasını talep etmektedirler.
 
Berlin Konferansı denince tedirgin olmaktayız:
Niçin?
Çünkü "1293 Harbi" denen 1877/78 Osmanlı Rus Harbi, 3 Mart 1878 Tarihli Ayastefanos Andlaşması ve bunun şekillendiği 13 Haziran 1878 tarihli Berlin Konferansıyla nihâyete erdi. Mevzubahis konferans, Devlet-i âliyyenin idam fermanı, bunu takip eden 18 Ocak 1919 tarihli Paris Konferansı terekenin tanzimi ve onu da takip eden 10 Ağustos 1920 tarihli Sevr de "tereke"yi paylaşma projesiydi.
Bunları niçin sıraladık?
Yiğit düştüğü yerde kalkar; meşru Hükûmetin dâvetiyle asker gönderdiğimiz Libya Devletiyle Türkiye Devleti’nin aralarında akdettikleri MEB-Münhasır Ekonomik Bölge Andlaşması, denebilir ki son bir asırda akdettiğimiz en ehemmiyetli devletlerarası mukavelemizdir. Bu sözleşmeyle tabir caizse tekrar Akdeniz’e dönmüş olduk ve kara vatanımızın yarısı büyüklüğünde bir Mavi Vatan kurduk…
Böyle bir hamlenin hazmedilemeyeceği açıktır.
 
Kimler hazmetmez?
Osmanlıya dair toplanan 1878 Berlin Konferansının önde gelen devletleri, 2020’deki ve 2021’deki Berlin Konferansında da masada yer aldılar. Bu devletler, sürekli bir korku ile yaşarlar. Bu korku "Osmanlı dirilişi"dir. Onlar da Osmanlının vazifesini yaptıktan sonra tarihteki yerini aldığını bilirler. Ne var ki bugünkü ve yarınki Türkiye’de nesillerin şuurlanmasını bir diriliş olarak görmekteler…
Dün yapılan ve bundan böyle yapılacak kongre, konferansa ve bütün iltizamî, bağlayıcı konuşma ve sözleşmelerde vereceğimiz en ufak taviz, atacağımız milim hatalı adım, büyük kayıplara yol açar.
 
İçerideki saldırı ve cinayetlerin arkasında bile bu ihtimalleri aramak yanlış olmaz.
Bu itibarla millet gibi hareket etmek borcundayız. Bu topraklarda "mahalle" yoktur. Bizim mahallemiz vatanımızdır. Bu ülkenin her vatandaşı da bu vatanın eşit mensubudur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.