BAYRAM VE UFUK

A -
A +

Bu sene 1 Ramazan 1443/ 2 Mayıs 2022’de başlayan ramazanın 30 gününü arkada bırakıp Arabî aylardan şevval ayına girmekle bu yeni ayın ilk üç günü, Arapçasıyla îdü’l fitri; Türkçesiyle Ramazan Bayramını idrak etmekteyiz…

Bazı Müslümanlar, şimdi bu güzelliğin neş’esi içindeler. Yüzler daha bir gülmekte, tanışmayanlar da selamlaşıp bayramlaşmaktalar.

Müslümanlar, milletimizin "üç aylar" dediği aylardan receb-i şerif ve şâban-ı muazzamayı saygı ile karşıladıktan sonra ramazan-ı mübarek ile buluşurlar. Bu ayın bir başından diğer başına varıldığında günahlardan, kirlerden, paslardan arınmış olma umulur. Bayramlar âdeta yeni bir başlangıçtır. Sanki hayata yeniden doğulur. Hoşgörü ve huzurla buluşulur, af hayatın merkezinde yer alır, kardeşlik kendini bütün tesirleriyle hissettirir.

Bizlere İslâm olma nimetini bahşeden yüce Allah’a ilmi kadar şükürler olsun… O ebedî kurtuluş nîmetini, bütün insanlığa olduğu gibi tebliğ buyuran muhbir-i sâdık; doğru haber verici unvanlı Sevgili Peygamberimize salat ve selâm olsun…

İslâm ümmeti, Ramazan ve Kurban Bayramlarını 15 asırdır kutlaya gelmektedir. Bu asırlar içinde savaşlar, işgaller, felaketler, dikta rejimlerinin zorbalıkları sebebiyle namaz, cum’a, oruç ve kurban gibi ibadetlerin çok zor eda edilebildiği çok ağır, çok karanlık zamanlar oldu. Bugün de… işgal sebebiyle Filistin’de ve yine işgal sebebiyle Şarkî Türkistan’da bu zorluklar ve sıkıntılar olanca acısıyla devam ediyor. Filistin, Kudüs-i şerifin itibarını muhafaza uğruna bu ramazan ayında da şehidler verdi, zulümler yaşadı.

Fakirlik veya iç harp yüzünden ramazana boynu bükük giren İslâm ülkelerinin sayısı az değil. En fazla mağdur olanlarsa Filistin, Şarkî Türkistan ve soykırıma maruz kalmış olan Arakan Müslümanlarıdır. Somali’den, Yemen’den Arakan’a, Afganistan’a, Doğu Türkistan’a, Kırım’a, Filistin’e Kafkaslara, Balkanlara… kadar Müslüman kavimlerin ve dolayısıyla bütün ümmetin büyük mes’eleleri var. Bunlardan Kırım, Filistin ve Şarkî Türkistan yani Uygur Türklerinin mes’eleleri âdeta kilitlenmiştir. Bu kilidi açacak anahtar, İslâm ümmetinin elinden alındı. Şimdilerde çâre bulması gereken BM, 5 devletin vesayeti altındadır. İİT tabela teşkilatı olmayı aşamıyor. İki milyara yakın Müslüman sahipsizdir. İslâm memleketleri arasında merkezi, kucaklayıcı, sözü dinlenir, dediğini yaptırır güçlü bir karar merciî yoktur…

Bugün ferd, aile ve devlet hayatı olarak Müslümanlar arasında yerde emekleyenler ve uçanlar farkı meydana gelmiştir. Bu da çağdaş bir felakettir. O hâlde zekât mükellefi zenginler, ilâhî emre rağmen ya bu borçlarını yerine getirmemekte veya bu borcu hakkıyla ödememekteler. Hâlbuki Müslüman bencil değil diğerkâmdır, ailesini, kendini düşündüğü gibi tanısın, tanımasın diğer din kardeşlerini de düşünür.

Bayramlar, sadece tebrikleşmek değildir.

Sadece telefonlaşmak da değildir.

Toplu veya kopyalanmış mail ve sosyal yazışma hiç değildir.

Hatta ziyaretler de mükellefiyetleri bitirmez…

Her zaman ama bilhassa bayramlarda ferd, millet ve devlet olarak İslâmlık ve insanlık muhasebesini yapmak şarttır. Bunu derken yalnızca dargınların barışması, helalleşme değil bahsettiğimiz ve aşağıda bahsedeceğimiz temel ve büyük problemleri çözme yolunda atılacak adımlara dair mesai sarf etmeyi kastediyoruz. Her mü’min ve mü’mine bugün ve her gün ve son nefesine kadar Arakanlı, Filistinli ve diğer mazlum ve mağdur Müslümanların derdiyle dertlenmelidir. Bunlar sürüp gelen sıkıntılar…

İslâm ümmetinin, daha başka ve dile gelmeyen, gelse de duyulmayan sıkıntıları da var:

Avrupa ve ABD gibi birçok devlette gerek Türk ve gerekse diğer milletlerden Müslümanlar yaşamaktadır. Bu Müslümanların o devletlerin her birindeki nüfusu, ülke nüfusunun yüzde 10’una kadar çıkmaktadır. Adı geçen devletlerden bazılarında Musevilik resmî din olarak tanınabilirken bu hak, Müslümanlara çok görülmektedir. Nadir olarak bazılarında 1 günlük bayram izni verilmekte. Bu durum, oradaki Müslümanlar için büyük sıkıntıdır ve sıkıntı, sahipsizlikten dolayı sürüp gitmektedir…

Saydığımız bütün bu mes’eleleri yüklenme şerefi, bin yıl İslâm’a bayraktarlık yapmış ve bugün de aslında bu vazifeyi yapmak için çaba gösteren Türkiye’ye düşmektedir. Kişi olarak da millet ve devlet olarak da ümmet çapında düşünmek ve davranmakla mükellefiz. Nerede bir işgal varsa o işgali bağrımızda hissetmeli, nerede hangi İslâm diyarında fukaralık çekiliyorsa onu kendi canımızda duymalıyız.

Ankara, "İslâmiyet, hangi devletlerde resmî din olarak tanınmalı?" diye Hariciyede bir daire kurarak bu meseleyi sıkı bir şekilde takip edip adaletin tesisini temine çalışmalıdır. Ülke nüfusunun yüzde 3’ü, şayet bu olmazsa yüzde 5’i ve üstünde Müslüman yaşayan devletlerde o Müslümanların ibadet hak ve hürriyetleri için İslâmiyet’in resmî din olarak tanınması gerekir.

Bu bayram, yeni bir başlangıç olsun…

Bayramınızı tebrik ederiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.