DÂVÂ

A -
A +

TL’nin döviz karşısında perişan duruma düşmesi, ağır hayat pahalılığı, Suriye’nin kuzeyinde yapılacak olan 5. Harekât, Yunanistan’la tırmanan ihtilaf, Rusya-Ukrayna Savaşı, 2023 Seçimleri yaklaşırken muhalefet cenahının hâlâ Cumhurbaşkanı adayı gösterememesi, sıklaşan orman ve fabrika yangınları… belli-başlı iç ve dış gündem maddeleridir. Şu günlerde verilen bir mahkeme kararı ise bu gündem maddelerinin içinde ön sıralara çıkmış bulunuyor…

Hadise şudur:

PG adında bir kız, 16 Temmuz 2020 günü Muğla’nın Ula ilçesinde kaybolur. Aramalar sonucunda 21 Temmuz’da Menteşe ilçesinin Yerkesik Mahallesindeki ormanlık alanda kan donduran bir manzarayla karşılaşılır…

PG, kaybolmadan önce kız kardeşiyle telefonla görüşmüştür. Bu görüşmenin ardından kendisinden bir daha haber alınamaz. Konuştuklarında kız kardeşine Menteşe’de bir AVM’ye alışverişe gideceğini söylemiştir. Aile, kızlarından haber alamayınca jandarmaya müracaat eder. Yapılan araştırmayla vaka, bütün dehşet ve korkunçluğuyla aydınlanır:

PG’nin cesedi ormanda bir varil içindedir. Öldürülmüş, ceset varilde yakılmış ve üstüne beton dökülmüştür…

Yapılan tahkikat sonrasında şüpheli yakalanır. Bu kişi, bar işleten ve sanayide bir dükkânı da olan CMA’dır. Sorguda, suçu işlediğini kademe kademe ikrar eder.

Gerek ikrarla ve gerekse tahkikat neticesinde elde edilen bilgilerle hadisenin seyri kesinleşir: Şüpheli ve maktule olay günü bir bağ evine gitmişlerdir. Burada aralarında kavga çıkmıştır. Şüpheli, kadını önce darbetmiş, ardından boğarak öldürmüş ve öldürdükten sonra da maktulenin cesedini ormanlık alanda bir varile atarak üstüne benzin döküp yakmış ve cinayetin izini kaybettirmek için de yanmış cesedin üstüne beton dökmüştür…

İnsan, nasıl bu kadar canavarlaşır?

İzahı, çok zor!..

Olaydan önce PG, Muğla’da üniversitede iktisat okuyan bir kızdır. 27 yaşındadır. Ula kazasında bir evde tek başına yaşamaktadır. Barda tanıştığı sanık CM ise evli, 27 yaşında ve 1 çocuk babasıdır…

Mahkeme, 13 celse devam eden yargılama süreci sonrasında 20 Haziran 2022 tarihinde iddia makamının da talep ettiği gibi “canavarca hisle eziyet çektirerek ve tasarlayarak öldürme suçu”nu sabit gördüğü için sanığa müebbet hapis cezası verdi. Fakat bu ömür boyu hapis cezasını vakada ağır tahrik bulunduğu, yani maktule kadının sanığı ağır şekilde kışkırttığı gerekçesiyle cezayı 23 yıla çekti. Şayet üst dereceli mahkemeler kararı yerinde bulurlarsa katil, meşruten/şartlı tahliye ve denetimli serbestlikten istifade ederek 14 yıl 4 ay sonra serbest kalacaktır. 2 yıldır da içeride tutuklu olduğu için ortalama olarak 12 yıl sonra tahliye olacaktır.

Gerçi muhakeme henüz bitmemiştir ama böyle bir değerlendirme ve karar, toplumda rahatsızlığa yol açmıştır…

Muğla 3. Ağır Ceza Mahkemesi daha gerekçeli kararını yazmadı. Mahkemenin ikna edici cezayı aşağı çekmeye sebep olan ağır tahrik veya tahriklerin ne olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde serdetmesi gerekiyor. Sanık, yaptığı müdafaalarda öldürdüğü kızın, evli olduğunu anlayınca kendisinden şantajlarla sürekli para kopardığını, ayrıca kendisini uyuttuktan sonra uygunsuz fotoğraflarını çekerek yine şantaj yaptığını iddia etmiştir. Dâvâcı vekili ise PG’nin telefonunun konuşma, mesaj ve video olarak yurt içi ve yurt dışında incelendiğini ve böylesi unsurlara rastlanmadığını beyan etmektedir.

Mahkeme, acaba sanığın iddialarını yerinde mi bulmuştur? Davacı avukatının da bilmediği başkaca delillere mi sahiptir? Şimdilik bilinmiyor. Mahkemenin oy birliğiyle karar vermesi dikkat çekmektedir.

Öldürme biçimi canavarca ve tüyler ürperticidir. Öldürülen, kadın-erkek kim olursa olsun durum değişmez. Hiçbir insan, kavga ettiği veya zarar gördüğü kimseyi kendisi bizzat cezalandırma hakkına sahip değildir. Buna kalkışmak suçtur. 

Gerçek olan şu ki millet, verilen karardan rahatsızdır. Her parti ve her vatandaş rahatsızdır. Hâlbuki Mahkemeler, kararlarını “Türk milleti adına” verirler. Dolayısıyla istinaf ve temyiz mahkemesi bozmadan evvel millet, kararı “yok” saymıştır. Bu, şu demektir; milletin vicdanında kabul görmeyen bir karar her ne olursa olsun yanlıştır.

Bu, bahsettiğimiz meselenin bir tarafı.

Temas etmemiz gereken bir husus daha var:

Muhalefet, öteden beri yargının bağımsız olmadığını, hükûmetin talimatıyla hareket ettiğini iddia edegelmektedir. Bu vahşet, ilk işitildiğinde Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan sosyal medyada vakayı hemen kınamış ve gidişatın bizzat takipçisi olacağını yazmıştı. Sn. Bahçeli de benzer tavır göstermişti. Nitekim mahkemenin kararı üzerine AK Parti, kararın vicdanları rahatsız ettiğini açıkladığı gibi MHP de Sn. Bahçeli ile kararı, reddettiği gibi gerekiyorsa idam cezasını yeniden tartışmaya açmak gerektiğini de dile getirdi.

Eğer; mahkeme, iktidar ve Cumhur İttifakı’nın talimatıyla hareket etseydi o zaman bu karar, böyle çıkmaz ve belki de sanığa müebbet değil ağırlaştırılmış müebbet cezası verilirdi. Tam aksi oldu. Hem de Türkiye, 5. Harekâta hazırlanırken, Yunanistan bizi tahrik ederken, kuzeyimizde sıcak harp devam eder, ekonomik savaş canımızı yakarken bu karar verildi.

Dumanlı havaya sebep olmasın deriz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.