​YANIK YILLAR!..

A -
A +

Sene 1993. Cumhurbaşkanı, Süleyman Demirel.

DYP-DSP ortak hükûmeti işbaşında.

Başbakan Tansu Çiller, yardımcısı Erdal İnönü…

Faili meçhul cinayetler, kargaşa, ajan ve mafya faaliyetleri, hükûmete ve devlete rağmen toplumu huzursuz etmekte. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 17 Nisan 1993’te vefatından sonra film âdeta başa sarılmış ve yeniden ’70’lerin terör ve kargaşa günlerine dönülmüştür. Bu vaziyet enflasyon ve hayat pahalılığını, TL’nin döviz karşısında mağlubiyetini de getirmişti.

İşte ibretlik ’90’lardan ibretlik kesitler:

Malatya İl Jandarma Komutanlığındaki acemi birliğinde eğitimlerini tamamlayan 50 er, 24 Mayıs 1993 günü sivil giysili oldukları hâlde 2 sivil minibüsle kıtalarına katılmak için Bingöl’e doğru yola çıktılar. Minibüslerde 3 öğretmen ile 3 de sivil vardı. Gençler, neşe ile yola devam ederken Bingöl’e 15 km kala birtakım araçlarla yollarının kesilmiş olduğunu gördüler. Saat 18.00’di. Minibüslere haydut kılıklı militanlar, girerek hüviyet yoklaması yapmaya başladılar. Yoklama sonunda 36 askeri, civarda bulunan bir köye götürdüler. Mehmetçikleri tek sıra hâlinde dizdikten sonra Kalaşnikof ve benzeri silahlarla üzerlerine kurşun yağdırdılar. 33’ü hemen orada şehit oldu, yere yığılan erlerden 3’ü yaralanmış fakat ölmemişlerdi. Katliamı, Şemdin Sakık’ın elebaşı olduğu 150 kişilik PKK militanları yapmıştı…

Haber duyulunca milletin ağzının tadı kaçtı. 

Herkes, kendi evinden cenaze çıkmış gibi üzgündü… Ancak, üzüntü burada kalmayacak ve devamı ve onun da devamı gelerek katmerlenecekti.

Bu defa Sivas seçilmişti…

Pir Sultan Abdal Derneği, Sivas Valiliğinin himâyesinde bir şenlik tertipliyordu. Vali Ahmet Karabilgin imzasıyla bazı ünlü yazar ve sanatçılar Sivas’a dâvet edildiler. Misafirler geliyordu ama şehirde de nahoş bir hareketlilik başlamıştı. Önce Kültür Merkezi’nde kavga çıktı. Polis, bunu bastırdı. Gerginlikse sürüyordu. 2 Temmuz 1993’e gelindiğinde tansiyon çok yükselmişti. Aziz Nesin’in gazetelerde yer alan "Bin yıllık Kur’ân’a niye inanayım? Bu yüzden Müslüman değilim!" dediği beyanatı, havayı daha da sertleştirdi. 35 yaşına kadar hâfız olan Aziz Nesin, bir mülâkatında "Bir gün bir Kur’ân meâli okudum dinsiz oldum" demektedir. Hâfızlık günlerinin hatırına veya hadise çıkar korkusuyla böyle konuşmayabilirdi. Hâlbuki o, ateşe benzin dökmüştü:

Nerelerden ve nasıl kışkırtıldığı meçhul bir kalabalık kitle, Hükûmet Binasını taşladıkları gibi devamında misafirlerin kaldığı Madımak Oteli’ne saldırdılar. 62 sene sonra yüzlerce kişi, düzmece Kubilay Vak’asındaki esrarkeş katillerin sloganlarını, neredeyse aynen tekrar ediyorlardı. Oteldekiler dışarı çıkamıyorlardı. Otel sarılmıştı. O sırada alt katlardan başlayarak otelin tutuştuğu görüldü. Alevler yükseliyordu. İtfaiye, polis devredeydi. Ancak şartlar kötüydü. Psikolojik çılgınlık yaşayan kitlenin taşkınlığı zor önlenebildi.

33 davetli, 2 otel çalışanı ve 2 fâil ya diri diri yanarak veya dumandan boğularak hayatlarını kaybettiler. O günden sonra ezberlenmiş sözler, yine dile geldi. "Radikal İslamcılar bu cinayeti işlediler!" Bu iddia doğru değildi. Milletimizin hayatında canlıyı yakmak olmadığı, bu çok ağır bir günah sayıldığı gibi milletin inancında ne İslâmcılık ve ne de radikallik vardır…

Aradan zaman geçince Madımak katliamını, Özel Harp Dairesi’nin yaptığı öne sürüldü. Bu dairenin o zaman bugün FETÖ Örgütü dediğimiz paralel yapının elinde olduğu bellidir. Açılan dâvâ sonucu 124 sanıktan 33’ü idama mahkûm edildi. 14 sanık da 15 yıl ceza aldı. Bugün mevcut olmayan DGM’ler muhakemeleri yapıp karar vermiştir. O ortamda yapılan yargılamalar ve verilen hükümler maşerî vicdanda kabul görmemiştir. Bu sebeple dâvâ dosyasının yeniden görülmesi adaleti tesis etme bakımından yerinde olur.

Bu ikinci vahşette de 33 rakamı dikkatten kaçmamıştır sanıyoruz. Hem 33 kişi ölmüş ve hem de 33 kişi idama mahkûm edilmiştir…

Ancak 33’ün devamı da var…

5 Temmuz 1993 günü yani Madımak katliamından 3 gün sonra “Dr. Baran” kod adlı bir militanın güdümündeki 100 PKK eşkıyası, Erzincan’ın Kemaliye ilçesinin Başbağlar köyünü bastı. O esnada akşam ezanı okunuyordu. Haydutlar, câmie girip cemaati yaka-paça dışarı çıkardılar. Önce bir buçuk saat propaganda yaptılar. Ardından silahlarını ateşlediler. 29 kişi orada hayatını kaybetti. Sonra köyü ateşe verdiler. 214 ev, cami, okul, halkevi yanarak kül oldu. 3 erkek ve 1 kadın, saklandıkları yerde yanarak öldüler. Burada da 33 insan öldürülmüştü.

PKK, bu vahşeti, Madımak katliamına misilleme olarak yaptığını açıkladı. Daha sonra DGM’de açılan 20 sanıklı dâvâda 18 kişi beraat etti, 2 kişi mahkûmiyet aldı.

Fakat Başbağlar’da işlenen vahşet Sivas’ta yaşanan dehşetten geri olmadığı hâlde Başbağlar, ülke aydınları tarafından çok uzun zaman görmezden gelindi. Bugün de fazlaca ilgilenilmiyor.

Hâlbuki dehşet, vahşet ve cinayet, kim tarafından kime karşı yapılırsa yapılsın mutlaka reddedilmelidir. Caniler, her defasında hayatlarına kıydıkları 33 kişi üzerinden bütün Türkiye’yi ateşe verdiler. Böylesi olaylarda istihbarat ajanları ustalıkla işlerini bitirdikten sonra ortadan kaybolur. Toplumsa yıllarca kavgaya devam eder.

Madımak ve Başbağlar vahşetlerini Alevi ve Sünni tasnifleriyle değerlendirmek ne acılarımıza derman ve ne de milletimize ve istikbalimize hizmet olur.

Böylesi tuzaklara karşı bugün de bir asır sonra da uyanık olmak şarttır…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.