20 TEMMUZ 1974

A -
A +
Kıbrıs, Türkiye’ye 65 km, Yunanistan’a 965 km mesafededir. Sicilya ve Sardunya’dan sonraki en büyük Akdeniz adasıdır. Ada’nın Müslümanlarla ilk tanışması Hazreti Osman’ın Hilafetinde 649 yılında Şam Valisi Hazreti Muaviye zamanında olmuştur…
 
Kıbrıs’ın Osmanlı Türkleri tarafından fethi, II. Selim Han’ın Padişahlığı döneminde büyük devlet adamı Lala Mustafa Paşa komutasında olmuştur. Kıbrıs, yaygın şekilde yanlış bilindiği gibi Rumlardan değil Venediklilerden fethedilmiştir. Rumlar, bu harplerde kurulan haçlı ittifakında da yoktur.
 
Kıbrıs adası, 1878 yılında "Moskof"a karşı bize yardım etmesi için "Bileşik Krallık" unvanlı İngiltere’ye yıllık 92 bin altın kira bedeliyle kiralanmıştır. O günler, siyasi hayatımızda kargaşanın hâkim olduğu talihsiz zamanlardır. Cunta, Sultan Abdülaziz’i hal ve katletmiştir. Sultan Abdülhamid Han, canını dişine takmış, devleti kurtarma derdindedir. "1293 Harbi" denen 1877/78 Türk Rus Savaşı, olanca faciasıyla üstümüze yıkılmıştır. Kiralama, bu şartların getirdiği mecburiyetler üzerine olmuştur.
I. Cihan Harbi patlak verince İngiltere, 5 Kasım 1914’te tek taraflı olarak kira mukavelesini feshederek adayı ilhakla buraya vali tayin etti. Koloni kurmuştu. O koloni varlığını adada bugün de iki askerî üsle devam ettirmektedir.
 
Adnan Menderes Hükûmetlerinin son zamanlarında Türkiye umumi efkârında Kıbrıs’a ilgi yeniden doğdu. Büyük şehirlerde taksim isteyen mitingler oldu. Meydanlar "Ya taksim, ya ölüm!" nidalarıyla inliyordu. 1959’da başbakanlar seviyesinde Zürih ve Londra antlaşmaları imzalandı. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere, müstakil bir Kıbrıs Devleti kurulması karar metnini imzalamışlardı. İki cemaate dayanan bu devlet, 16 Ağustos 1960’da hayat buldu. Fakat ömürsüz oldu. 1963’ten itibaren Rumlar, Türklere karşı ırkçı ve terör saldırılarına başladılar. Hedefleri "Enosis" Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaktı. 21 Nisan 1967’de Atina’da askerî darbe oldu. Irkçı albaylar cuntası işbaşına geldi. Bunlar idareye hâkim olunca Kıbrıs’ta da 15 Temmuz 1974’te Yorgo Grivas ve Nikos Sampson eliyle Rum Millî Muhafız Kuvvetleriyle hükûmete karşı darbe yaptılar. Cumhurbaşkanı Makarios kaçtı. Sözde Millî Kurtuluş Hükûmeti kuruldu. Kıbrıs Devleti lağvedilerek yerine "Yunan Cumhuriyeti" ilân edildi. Bu vaziyet, Enosisten bir adım önceki manzaraydı…
 
Bunun üzerine Türkiye, harekete geçti. Telefonla ve bizzat müzakereler yapıldı. Fakat iyi niyet çâre üretemiyordu. Garantör devletlerden Yunanistan, zaten artık taraf olmuştu. Adadaki emir erlerinin yanındaydı. İngiltere ise Zürih ve Londra Andlaşmalarının yüklediği mükellefiyete rağmen garantörlük vazifesine yanaşmıyordu. O da darbecilere sanki örtülü destek veriyordu.
 
Hâl bu olunca Türkiye, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtını başlattı. CHP-MSP Hükûmeti işbaşındaydı. Başbakan Bülent Ecevit, yardımcısı Necmettin Erbakan, Genelkurmay Başkanı Org Semih Sancar’dı. Başbakan Ecevit, Londra’da görüşmeler yaparken TSK, sabaha karşı çıkarma harekâtını başlatmıştı. Harekât, iki kademede yapıldı.
 
Bir asır sonra adanın tamamını fethetme fırsatı doğmuşken maalesef çekingen davranıldı. Yalnızca kuzeyde yüzde 36’lık bir kısım kurtarılabildi. Önce otonom bir idare sonra federe bir devlet kuruldu. Bu geçişlerden sonra 15 Kasım 1983’te KKTC-Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bütün dünyaya ilân edildi. İlk Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş oldu.
 
Avrupa Birliği, 1 Mayıs 2004’te Güney Kıbrıs Rum İdaresini AB’ye kabul etti. Bir ülkenin bir kısmında ihtilaf mevcutsa onun AB’ye alınması mevzuat itibarıyla mümkün değilken tarafgir davranarak ve Hıristiyanî bir tutumla bu şart dikkate alınmadı. Hâlbuki adil olmak adına KKTC’ye de aynı hak verilebilirdi. Buna tanınmama itirazını yapabilirler. Türkiye, KKTC’yi tanımaktadır. Ankara, istese daha başka dost devletler de tanır…
 
KKTC ve Rum tarafı 1974’ten bu tarafa huzur içinde yaşamaktalar.
İcra edilen yüzlerce türlü maksatlı toplantı bir netice vermemiştir.
Gelinen nokta, herkesin kendi yoluna gitmesini gerektirdi…
 
Yukarıda da yazdığımız gibi Kıbrıs, Anadolu’ya iyi bir yüzücünün yüzme mesafesindedir. Türkiye için 1570’ten beri stratejik konumdadır. Akdeniz’in kilit taşı, Anadolu’nun emniyet kapısıdır. Adada hiç kimse olmasa bile bizim için öneminden zerre kaybetmez. Kaldı ki bütün Kıbrıs’ta 850 binden fazla insan mevcuttur. Bunun yarıya yakını KKTC vatandaşıdır. 
 
Diğer yandan KKTC’nin vakıf hukuku noktasından çok büyük bir yeri vardır. Kıbrıs adasının tamamı Osmanlı vakıf mülküdür. Vakıf, özel mülkiyettir. Üçüncü bir devletin hususi mülkiyeti ve bu meyanda vakıf mallarını işgal ve zimmetine geçirmesi gayrimeşru olur. Bundan dolayı Birleşik Krallığın 1914’teki ilhak kararı da Ankara’nın Lozan’da bunu tanıması da hukuki değildir. Hem ilhak, hem tanıma, çok zor zamanımızda olmuştur. İlkinde harp vardı. İkincisinde İstanbul işgal altındaydı…
20 Haziran 2022’ye geldiğimiz şu vakitlerde Egeler Denizi’ndeki ve Akdeniz’deki adalar, birkaç aydan beri Mavi Vatan’la birlikte türlü sebeplerle gündemdedir.
Bu durum, daha da kızışabilir.
 
ABD, zaten 1832’de taşeron olarak kurulan Yunanistan’ı giderek 51. Eyaleti vaziyetine getirmektedir. Amerikan Temsilciler Meclisi’nde Türkiye aleyhine alınan F-35, F-16 kararlarıyla hava sahasına dair dayatmalar, Atina’ya mavi boncuktur. Türkiye, batı tarafından Suriye’nin kuzeyinden ve Adalar üzerinden kıskaca alınmak isteniyor. Yani garp cephesinde yeni bir şey var. Bu baskıyı, tam olarak hayata geçirmek veya gevşetmek Haziran 2023’te seçimlerden sonra şekillenir. Ümitleri, bu seçimleri muhalefetin kazanmasıdır. Cumhur İttifakı kazanınca, Sn. Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı olunca tavırlarının zehirli bir hâl alma ihtimali yüksektir.
 
O zaman Kıbrıs, çok daha fazla ehemmiyet arz eder…
649’daki ilk İslâm çıkarmasında Hala Sultan’dan başlayarak, 1570’ten, 1974’ten bu yana Kıbrıs’ta ve bütün sahalarda verdiğimiz şehîdlerimize rahmetler diliyor, gazilerimize şükranlarımızı arz ediyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.