BÜYÜK VE KUDRETLİ TÜRKİYE!

A -
A +

1879 Fransız İhtilali’nin sert esen rüzgârı, ta Asya’nın şarkına kadar tesir etmiş olmalı ki Çin, 1912’de imparatorluktan cumhuriyet idaresine geçti. 1945 doğumlu BM’nin 5 kurucu daimî üyesinden biri de Çin Cumhuriyeti’dir…

Son iki asırda yeryüzünde en köklü değişiklikleri yapan iki ihtilalden biri Fransız ihtilaliyse diğeri de 1917 Bolşevik Rus ihtilalidir. Hadiselerin cereyanına bakıldığında Çin aydınının Cumhuriyetçi ve komünist fikirleri kabulü eş zamanlıdır. Böylece Çin toplumunda ideolojik çatışmalar ve nihayetinde iç savaş çıktı. 1949’da Mao Zedung’un komünist partisi, Milliyetçi Parti’ye galip geldi. MP lideri Çan Kay Şek, arkadaşlarıyla birlikte Formoza adasına kaçtı. Pekin, devletin adını “Çin Halk Cumhuriyeti’’ olarak değiştirdi. Bunların cereyan ettiği yıllarda bahsi geçen adaya “Formoza’’ denirken milliyetçilerin adada devlet kurmaları ve bu devlete “Çin Cumhuriyeti’’ demeleriyle bu defa bilinen ismi Milliyetçi Çin oldu.

Söz konusu adanın çeyrek asırdan fazla bir zamandır yaygın adı Tayvan’dır. Bugün “Tayvan’’ dendiğinde Çin’in güneyinde Filipinlerin kuzeyinde birkaç takım adadan meydana gelen resmî adıyla Çin Cumhuriyeti kastedilmiş olmaktadır. Nüfusu 23 milyon, başkenti Taipei’dir. 36 bin km²’dir. Kalkınmışlıkta 22. sırada yer almaktadır.

Milliyetçi veya anti komünist Çinliler, Tayvan’ı bir ülke hâline getirip Asya ana kıtasındaki Çin Cumhuriyeti adını bu devlete verdikten sonra çalışmaya koyuldular. Anlaşılan o ki II. Cihan Harbi’nden mağlup çıkan Japonya, nasıl ki galip devletlerin sanayi mamullerini taklit ederek ürettiği malları ucuz fiyatla dünyaya pazarlama ve böylece zenginleşme zekâsını gösterdiyse Tayvan da bunu yaptı. Bugün dünya çip üretiminin üçte ikisi bu küçücük ülkeye aittir. Yazılımda çok ileridir. Asya kaplanlarından biridir. ABD’nin Tayvan’ı sahiplenmesindeki esas sebep de bunlar ve bilhassa çip üretimindeki yüksek payıdır. Dünya çip imalatının üçte ikisi, bu avuç içi memlekette olmaktadır. Washington-Pekin ihtilafında görünen sebep Batı’nın nüfuzlu devletlerinin ABD liderliğinde Rusya ve Çin’i Asya’ya mahkûm etme ve bu iki devleti ligden düşürme niyetidir. Ancak, Amerika’nın tek arzusu bundan ibaret değildir. Dile gelmeyen maksat, yükte hafif pahada ağır kıymetteki çip zenginliğidir.

Bütün bunlardan dolayı ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, iddiaya göre yahut biçilen kılıkla Başkanlığa rağmen aldığı kararla Tayvan’a gitti. Çin, bu seyahatin yapılmamasını, Çin’in tek devlet olduğunu, Washington’un buna saygı göstermesini tehdit dilinin her türlüsünü kullanarak konuştu ama yaptığı konuşmaktan ibaret kaldı. Derin Amerika, oyunu bir kadınla devam ettirerek bildiğini okudu. Çin’in tamamiyetine bir şey demediği dile getirse de bu beyan, olsa olsa muhatabı ürkütmemek içindir.

Bu itibarla artık ihtilaflı bölgelerden biri de Tayvan olmuştur. Diğerleri bilindiği gibi Suriye ve Ukrayna’dır. Irak, Tayvan ve Kosova’nın aynı sahnede yer alışları da eş zamanlıdır. Bu da manidardır. Diğer taraftan yine aynı zaman sürecinde Yunanistan’ın sırtı sıvazlanmaktadır. Hîn-i hacette; gerektiğinde Şarkî Türkistan yani Uygur Türkleri de Çin’e karşı Ukrayna’nın Rusya’ya karşı kullanılması gibi kullanılabilir. Ankara, bir yandan Rusya-ABD, ABD-Çin ihtilaflarında dengeli siyasetine devam ederek bunları menfaate dönüştürmeye bakarken bir yandan da Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin tuzağa düşmemeleri için her türlü tedbiri almalıdır.

SSCB-Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği 26 Aralık 1991’de yıkıldığında bu, apansız beklenmedik bir gelişmeydi. Tereke açılamadı. “Soğuk savaş bitti!’’ dendi. Herkes de buna inandı. O kadar. Bugün anlaşılıyor ki Soğuk savaş, I. ve II. Dünya Harplerine verilmiş uzunca bir moladır. Hatırlanmalı ki İkinci Dünya Harbi, bir mütareke yani ateşkesle beklemeye alınmıştı. Şimdi sanki mevziî harpler zinciri Ukrayna’dan başlamış bulunuyor. Suriye’nin ki 11 yıldır devam etmekte. Yarın Güney Asya’ya ateş düşebilir, Kafkaslar karıştırılabilir. Yunanistan biteviye aslan olduğuna inandırılmaya çalışılmakta. İran, Irak üzerine oynamakta. Şiiler kendi içinde cephelere bölündüler. Bu dünya manzarasında 26 bin ton mısır, Tahran vesayetindeki Lübnan’a gitmekte.

Son birkaç aydır her hafta bir ülke, kargaşaya sürükleniyor.

Neredeyse her hafta bir devlet, meçhule doğru yuvarlanıyor.

Bu katı hakikatlerden dolayı “Büyük ve Kudretli Türkiye’’ tercihimiz, takdirimiz değil, olmazsa olmaz mecburiyetimizdir.    

Şu adaletsizliği unutmamalı:

BM’nin kurucu devletlerinden olduğu hâlde “Çin Cumhuriyeti’’ yani Tayvan, 1971 yılında BM-Birleşmiş Milletler Teşkilatından ihraç edilerek onun yerine Çin Halk Cumhuriyeti alındı. Şu yer kürede güçlülerin haklı sayılması yerine haklılar, güçlü olsaydı bugün BM’de kurucu sıfatına ve veto salahiyetine Formoza adasındaki Çin Cumhuriyeti sahip olurdu.

Kudretli olamayınca işe yaradığı kadar kullanılmakta.

Demek ki maddi, mali kalkınmışlık tek başına yetmiyor.

Kalkınma, hem maddi ve hem de manevi olmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.