Kader ve kazâ konusu

A -
A +

Kader, hiçbir şey yaratılmadan önce, Allahü teâlânın ilim sıfatının mahlûklara olan taalluku/bağlılığıdır. Kader, ileride yaratılacak şeyleri, Allahü teâlânın ezelde bilmesidir.
Hindistân'da yetişen büyük âlim ve velîlerden Muhammed Ma'sûm Fârûkî (kuddise sirruh) buyurmuştur ki:

"İslâm dîni ve bütün semâvî (İlâhî) dînler, her işin Allahü teâlânın takdîri ve irâdesi (dilemesi) ile olduğunu bildirmiştir. Fakat insan, bir işin ezelde (başlangıcı olmayan öncelerde) nasıl takdîr edildiğini bilmediği için, Allahü teâlânın emrine uyarak çalışması ve kadere rızâ göstermesi lâzımdır. Kazâ ve kadere inanmak, kadere rızâ göstermek, insanın çalışmasına mâni olmaz, bilakis çalışmasını kamçılar."

 "Ehl-i sünnet vel-cemâat" i'tikâdında olan âlimler kadere îmân etmiş, "kadere inanmak îmânın şartıdır" yani "kadere inanmayan, mü'min değildir" demişlerdir.

 "Kader": "Allahü teâlânın ilm-i ezelîsi (başlangıcı olmayan ilim sıfatı) ile, ileride olacak hâdiseleri ezelde (başlangıcı olmayan öncelerde) bilip takdîr etmesi; alın yazısı" demektir.
Allahü teâlânın, olacak hâdiseleri ezelde ilm-i ezelîsi ile bilip tâyin etmesine, "Takdîr-i İlâhî" de denilmektedir.

Âlemlerin yaratanı, yarattığı ve yaratacağı şeylerin hepsini, ezelden ebede, zerreden Arş'a kadar hepsini, maddeleri, mânâları, bir ânda ve bir arada bilir. Her şeyi yaratmadan önce biliyordu.

İnsanın, Allahü teâlânın kendisi hakkında takdîr ettiği şeylere rızâ göstermesi, hoşnûd olması, başına gelen belâ ve musîbetlere sabredip boyun eğmesine de "kadere rızâ" denir.
Şeyhulislâm Ebüssü'ûd Efendi (rahimehüllah): "Kazâ ve Kader" risâlesinde diyor ki: "Kader değişmez. Kazâ kadere uygun olarak meydâna gelir. Kazâ her gün çok değişip sonunda kadere uygun olunca yaratılır."

Kader, hiçbir şey yaratılmadan önce, Allahü teâlânın ilim sıfatının mahlûklara olan taalluku/bağlılığıdır. Kader, ileride yaratılacak şeyleri, Allahü teâlânın ezelde bilmesidir. Allahü teâlâ, her şeyi, kudreti ve ilmi ile yaratıyor. İşte kader, bu ilimdir.

Kaderin, iyisi-kötüsü, tatlısı-acısı, hep Allahü teâlâdandır. Çünki kader, bildiği şeyleri yaratmak demektir. ["Kader" ve "kazâ" kelimeleri, birbiri yerine kullanılır. "Kader" yerine, "kazâ" da denir].
Hadîs âlimi İbnü'l-Esîr demiştir ki: "Kazâ ve kader, birbirinden ayrılmazlar, çünkü kader temel gibi, kazâ da üstündeki binâ gibidir."

Hazret-i Ömer (radıyallahü anh), Şâm'a geldi. Şehirde vebâ hastalığı olduğunu işitince, şehre girmedi. "Allahü teâlânın kazâsından mı kaçıyorsun?" dediklerinde, "Allahü teâlânın kazâsından, kaderine kaçıyorum" buyurdu ki, kader, kazâ şeklini almadıkça değişebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.