Kerâmetler menbâı velîlerin hocası...

A -
A +
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruhu'l-azîz), Mâtürîdî i'tikâdında ve Şâfiî mezhebinde idi. Pek çok âlim ve velî yetiştirmiştir. Sayısız kerâmetleri görülmüştür.

Dünkü makalemizde, Mevlânâ Hâlid hazretlerinin dört bin kadar halîfe yetiştirdiğinden bahsetmiştik. Bunların içinde en kıymetlileri, büyük âlim ve velî Seyyid Abdullah-ı (Geylânî) Şemdînî, Seyyid Tâhâ-i Hakkârî, Şeyh Muhammed Hâfız, Urfalı Ahmed Agribozî, Feyzullah Erzurûmî, Seyyid İbn-i Âbidîn, Abdülfettâh-ı Akrî Bağdâdî, Yahyâ Mezûrî, Muhammed Hânî (kaddesallahü teâlâ esrârehümü'l-aliyye) idi.

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî (kuddise sirruhu'l-azîz), Mâtürîdî i'tikâdında ve Şâfiî mezhebinde idi. Pek çok âlim ve velî yetiştirmiştir. Sayısız kerâmetleri görülmüştür. Bunlardan çoğu "Şemsü'ş-şümûs" ve "Mecd-i tâlid" kitâblarında yazılıdır.

Burada bir-iki misâl vermekte fayda görüyoruz:
Sultân Mahmûd'un sarây nâzırlarından Hâlet Efendi, Mevlevî tarîkatinde idi. Mevlânâ Hâlid'in şöhret ve itibârını çekemeyerek kendisini Halîfeye şikâyet etti, çekiştirdi ve "On binlerle adamı vardır. Devlet ve saltanat için tehlikelidir. Ortadan kaldırılması lâzımdır" dedi. Sultân Mahmûd da "Dîn adamlarından devlete zarar gelmez" diyerek onun sözüne kıymet vermedi.

Mevlânâ Hâlid hazretleri bunu işitince, Halîfeye hayır ve selâmetle duâ eyledi ve "Hâlet Efendinin işi, pîri Celâleddîn-i Rûmî hazretlerine havâle olundu. Onu huzûruna çekip cezâsını verecektir" buyurdu. Az zaman sonra, Sultân Mahmûd Hân, onu, Mora isyânına sebep olduğu için Konya'ya sürdü; orada idâm olundu...

Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî irşâd tahtına oturduktan sonra Bağdâd vâlîsi, Saîd Paşa ziyâretlerine geldi. Mevlânâ hazretlerinin celâlini görünce, diz çöküp titremeye başladı. Hazret-i Mevlânâ Hâlid'in celâli değişince, Saîd Paşa sâkinleşti ve makbul duâlarını istedi. Hazret-i Hâlid-i Bağdâdî duâ buyurduktan sonra ona; "Kıyâmette herkes, kendi nefsinden suâl olunur. Sen ise hem nefsinden, yani kendinden ve hem de emrin altında olanların hepsinden suâl olunursun. Hak teâlâdan kork! Çünkü, senin önünde öyle bir gün vardır ki, o günün korku ve dehşetinden evlâdına süt veren analar, evlâdını unuturlar. Hâmile olanlar, korkudan vakitsiz doğum yaparlar. İnsanları sarhoş hâlde görürsün, aslında onlar sarhoş değildirler, ancak Allahü teâlânın azâbı çok şiddetlidir" diye nasîhat buyurunca; Saîd Paşa yine titremeye başladı ve yüksek sesle ağladı. Hazret-i Mevlânâ Hâlid, elleri ile Saîd Paşanın boynuna sarılıp, odalarına girdi. Sonra onun îmânının sağlam olduğunu, çevresindekilere müjdeledi. Ellerini onun boynuna dolamalarının hikmeti şu idi ki, sonunda Saîd Paşayı boğarak şehîd ettiler.
1826 (H. 1242)'da Şam'da taûndan (vebâdan) vefât etti. Cenâze namazını, talebesi olmakla şereflenen büyük Osmanlı âlimi Seyyid İbn-i Âbidîn kıldırdı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.