Nizam ve intizam içinde yaşamak...

A -
A +
Kur’ân-ı kerîmde; insanların milletlere ve kabîlelere ayrılmalarının, nizam ve intizam içinde rahat yaşamaları için faydalı olduğu bildirilmiştir.
 
İslâmiyette insanların ve milletlerin birbirlerine üstünlükleri, biyolojik yapılarına göre değil; İslâmiyete inanmaları ve dînin emirlerine daha çok sarılmalarına göredir. Nitekim Kur’ân-ı kerîmde meâlen şöyle buyurulmaktadır:
“İnsanlar bir tek ümmetti. (Kimi îmân etmek, kimi küfre sapmak sûretiyle ihtilâfa düşünce) Allahü teâlâ, müjde verici ve azap ile korkutucu Peygamberleri gönderdi...” (Bakara, 213).
Yine Allahü teâlâ, Kur’ân-ı keriminde (meâlen) “Ey insanlar! Biz, sizi, bir erkek ile bir dişiden yarattık (Yâni Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havvâ’nın çocukları ve torunları olmak üzere vücuda getirdik). Ve sizleri milletlere ve kabîlelere ayırdık (yani, bir ana ve babaya mensup olan büyük tabakalara ve onun içinde çeşitli tâifelere ayrılmış bir hâlde teşkîlâta kavuşturduk) ki, birbirinizi tanıyasınız, aranızdaki yakınlığı anlamış olasınız! (Birbirinize düşmanlık yapmak ve kendi topluluğunuz ile övünmek için yaratmadık.) Şüphe yok ki, sizin Allah katında en kıymetli, en üstün olanınız, takvâsı en çok olanınızdır” (Hucurât, 13) buyurmaktadır.
Dikkat edilirse, insanların birbirlerinin ihtiyaçlarını karşılamaları ve böylece tanışmaları için milletlere, kabîlelere taksîm olunduğu açıklanmaktadır. Yoksa bu tanışma; üstünlük ve bir diğerini tahkîr ve zulüm için değildir. Çünkü insanlar; aynı kökten oldukları cihetle yaratılışta eşittirler.
İslâmiyetteki eşitlikten bahsedilirken, yaratılıştaki eşitlik kasdedilir. Yâni insanlar, insan olmak bakımından, siyah veya beyaz, zengin veya fakîr, efendi veya köle hep eşittir.
Lâkin ahlâk açısından, cömertlik, cimrilik, nâmuskârlık, dürüstlük, hîlebâzlık gibi kavramlar açısından, insanları eşit tutmak, hepsini aynı kefeye koymak mümkün değildir. Eğer böyle yapılırsa, bu, iyilere zulüm olur.
Biyolojik yapıları birbirlerine benzeyen insanlarda ırk sınıflaması, sonradan ortaya çıkmıştır. İslâmiyette bu konuda kesinlikle peşin hüküm yoktur. İslâmda, insanlar belli bir sınıf veya gruba mensup olmaları bakımından ele alınmayıp, tek tek değerlendirilirler. Yâni İslâm, kişinin hürriyetini tanır. Ama bu, İslâmiyetin içtimâî sınıflaşmayı reddettiği mânâsına da gelmez. Zîrâ bu çeşit sınıflaşma zarûrî ve faydalıdır. İnsanların ahlâk, bilgi ve kâbiliyetleri farklı olduğu müddetçe, sınıfsız bir cemiyet düşünmek zâten mümkün değildir.
Kur’ân-ı kerîmde; insanların milletlere ve kabîlelere ayrılmalarının, nizam ve intizam içinde rahat yaşamaları için faydalı olduğu bildirilmiştir...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.