"Kader, beni buraya bağlamış anne..."

A -
A +

Hale annesinin “Beraber gidelim” teklifini kabul etmedi. Gerekçe söylemedi. Sadece kafasını sağa sola salladı.

  Tekrar uyandı Hale, annesine sarıldı. - Hayır anne, dayanamam ben buna. Halime ölmüş olamaz! Hıçkırıklardan, ağlamalardan yorulan bedeninin bütün kanı çekilmişti âdeta. Ruhunun uyuştuğunu hissediyordu. - Babamın ölümünü anladım ama, Halime… hayır… İçi sızlıyor, avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu; boğazı yırtılana kadar, nefesi tükenene kadar bağırmak… Bir kez daha ağzı açıldı, sadece sessiz bir çığlık çıktı. Tekrar bayıldı. Annesinin gözleri de kan çanağına dönmüştü. Komşu Perihan’ın caddeden bulup getirdiği taksi üç kadını hastaneye götürecekti. Çıkmadan önce sokağın karşısındaki Acem komşuları Hürmüz’ü çağırdı Perihan. Nilüfer’i, Hale’nin bir yere gittiği zaman yaptığı gibi tabla arabasıyla evine götürsün diye.               *** Acil serviste hemşire sakinleştirici iğne yaparken hâlâ konuşuyordu Hale: - Gitti o! Diğer yarım gitti. Beni terk etti gitti. Yapayalnız bıraktı beni dünyada. Yanından hiç ayrılmamalıydım. Biz birlikte doğduk, birlikte ölmeliydik...               *** Önce Halime ölmüş. Hem de düğün günü… Gelinlikle… Acısu’dan yola çıkan düğün minibüsü Taşkesen’de savruluyor. Önde, kocasının yanında oturan Halime, ölen üç kişiden biri oluyor… Şoförün sarhoş olduğu söyleniyor ama pek kimse inanmıyor, çünkü daha önce hiç içtiğini gören duyan olmamış. Bir kızı kayıplara karışan, bir kızı düğün günü ölen İdris, vereme yakalanıyor. Tedaviyi reddediyor. Üç ay gibi kısa sürede ölüyor. “Bu üç ay boyunca hiç konuşmadı, hiç” demişti Perihan. Acısu’da bir başına kalan Perihan’a bir süre komşu köyden gelen erkek kardeşi destek oluyor. Sonrasında uzun ve yorucu yılları tek başına tüketiyor.               *** Hale annesinin “Beraber gidelim” teklifini kabul etmedi. Gerekçe söylemedi. Sadece kafasını sağa sola salladı. Aslında o bugün değil, daha Kars’taki ikinci gecesinde kaçış plânının geri tepmesinden sonra, “Artık sükûtumdan anlamayan sözümden de anlamasın” sessizliğini tercih etmişti. Anne de kızının “Biraz daha kal” teklifini kabul etmedi. - İki ineği, tavukları Remziye Ablana bıraktım. Onun da kendi evinin işi gücü var. Dört gün oldu. Yeter. Tren garına birlikte gittiler. Bileti birlikte aldılar. Anne trene binmeden önce kızına sarıldı. - Gelseydin keşke, dedi burnunu çekerek… Birbirlerinden ayrıldılar. Hale başı önünde konuştu: - Kader beni buraya bağlamış anne. Gelemem. Hepimiz hayatla görücü usulü evleniyoruz. Ne çıkarsa bahtımıza... Bana da bu çıktı. Bize düşen, kadere rıza göstermektir. Başınızı öne eğdirdiğim için bir ömür yüreğim ezik yaşadım. Her şeye katlandım. Babam ve kardeşim kırık kalple öldü diye çok üzgünüm anne... Hepsi için senden özür diliyorum. Hakkını helal et. Geri döndü, evine gitmek için trenin arkasına doğru yürüdü...                                      -SON-
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.