"Baban benim için bir şey söyledi mi?"

A -
A +
"Yapma anne… Ağrılarım var anne… Konuşmak istemiyorum anne… Senden konu edilmedi anne."
 
 
- Benim için ne dediler? Sen ona nasıl hitap ettin? Baban benim için bir şey söyledi mi?
Yapma anne… Ağrılarım var anne… Konuşmak istemiyorum anne…
- Senden konu edilmedi anne.
- Edilir mi? Ben çoktan mevta oldum onlar için. Bak, o yuvamızı yıkan kadın kızım! Ona anne dedin mi yoksa? Unutma her çocuğun bir tek annesi bir tek babası vardır!
- Demedim anne.
Bu kadar tesadüf olur; iki gün önce Dokuzuncu Hariciye Koğuşu diye bir kitap okuyordum ve orada şu paragrafın altını çizmiştim kalemle:
“Felaketlerimizi başka biriyle bölüşmek saadettir, fakat annelerle değil, annelerle değil. Annelere anlatılan kederler bölünmüş değil, güçlendirilmiş olur. Çocuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ızdıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişte büyüdükçe büyür.”
- Ah, hiç göndermemeliydim seni bu tanışmaya… Çok kötü görünüyorsun.
- Anne şöyle uzanayım, karnım çok kötü ağrıyor!
- Kızım? Dur bakayım. Kızım. Sen kirlenmişsin! Gel banyoya götüreyim seni, tutun bana tutun.
Evet, belki o gün ruhum kirlenmişti ama bedenimde olan başka şeydi. Niye “kirlenme” olsun ki? Doğurganlığın, yenilenmenin biraz gecikmiş sökün etmesiydi çok çok…
Sadece büyük sancıyı ve çok korktuğumu hatırlıyorum.
              ***
Önceleri yeni okula alışmak yeni hayatıma alışmaktan daha zor oldu diyebilirim.
Annem, anneannem ve dayımla mutlu bir aile bile sayılabilirdik. Dayım çok evde bulunmasa da biz üç kadın birbirimize yetiyorduk. (Bekir Dayım iyi bir tesisat ustasıydı, işten arta kalan zamanlarını da kahvede arkadaşlarıyla geçiriyordu, bekârdı.)
Okulda hiç arkadaşım yoktu. Birilerine bir şeyler açıklamak durumunda kalmaktan ya da yalan söylemekten ürktüğüm için uzak ve suskun olmayı yeğliyordum.
Zaten son sınıftaydım.
Derslerim iyiydi. Hatta fazla iyiydi. Başarılı bir öğrenciydim. Çok okurdum.
O yıl okulu bitirmek problem olmadı ama özel hayatımda en büyük problemi o günlerde yaşayacaktım.
              ***
Annem evlenip Mersin’e gitti!
PTT kargo servisindeki arkadaşının akrabasıymış. Bir kere gördüm adamı. Elbette sevmedim!
Her şey çok kısa zamanda olupbitti... 
Sürekli tebessüm eden, sürekli gülen, sürekli kibarlık gösterisinde bir adam...
Hiç samimi gelmemişti bana. Hareketlerinde abartı vardı.
İstersen liseyi Mersin’de okuyabilirsin, demişti.
Ama hiç içime sinmemişti.
Ziyaretinize gelirim, demiştim. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.