Yavaş adımlarla kızın kolunda çıktı odadan...

A -
A +
Zehra ayağa kalktı, yürüyemedi. Bacakları felaketti. Sendeledi. Kızın koluna tutundu. 
 
Zehra müstakbel kocasının adını bile bilmediğini düşündü... Birinci köyün altından geçtiklerinde güneş iyice kendini göstermişti. Zehra’nın bacakları ağrımaya başladı.
İkinci köyü de epeyce geride bıraktıklarında baba atı durdurdu, gitti bir kuşburnu ağacının dibinde sol dizini yere koyarak küçük abdestini yaptı, dönüp kızının yüzüne bakmadan ata bindi.
              ***
Çeyrek maraton kadar uzun bir yolculuğun sonunda menzile varmışlardı ama Zehra’nın bacakları yol boyunca atın uyluk kemiklerine sürtünmekten tahriş olmuştu.
Şimdi, birkaç meraklı köylü kadının karşısında oturduğu yer, Bedii Ağa’nın geniş evinin sayısız kireçli odalarından biriydi.
“Ay, küçükmüş kız.”
“Sen çok mu büyük geldin Fadime Abla?”
“Âdem’i görmüş mü? Kocanı gördün mü kızım?”
Demek ki kocamın adı Âdem.
“Aç mısın bacım?”
Bacaklarım ağrıyor, bir de çok sıkıştım.
Hiç konuşmuyordu. Köylerinde, evin arkasındaki o derme çatma yüznumara (hela) gözüne bir saray odası gibi geliyordu şimdi. Keşke orada olsaydım.
“Âdem köy odasındaymış.”
Kadınlardan biri kıkırdadı, Zehra’ya imalı baktı:
“Sabredemez, gelir birazdan.”
Âdem gelmedi. Akif Aga geldi.
Akif Aga kızının bulunduğu odaya girince, kadınlar sağa sola kaçıştı. Zehra, iki gündür ilk kez babasını gördüğü için memnun olmuştu.
Agası yanına oturdu, biraz kısık bir sesle, “Nikâh için bana vekâlet vermen lazım kızım” dedi.
Zehra sessizce başını aşağı yukarı sallayıp, onayladı.
“Sesli söyleyecekmişsin, öyle dedi hoca.”
Yüznumara var mı?”
Baba sağa solan bakındı, kapı aralığındaki kadın başlarına doğru seslendi:
“Yüznumara nerede?”
Başı açık, küt saçlı esmer bir kız heyecanla öne çıktı, odaya girdi. “Ben göstereyim.”
Zehra ayağa kalktı, yürüyemedi. Bacakları felaketti. Sendeledi. Kızın koluna tutundu. Sünnet çocuğunun yürüyüşü gibi dikkatli ve yavaş adımlarla kızın kolunda çıktı odadan.
             ***
Kapı önündeki kadın kalabalığının açtığı aralıktan yine kıza tutunmuş olarak döndü Zehra. Oturdu, yazmasını düzeltti.
“Beni evlendirmeye seni vekil ediyorum diyeceksin” dedi Agası.
“Peki.”
“De hadi.”
“Seni vekil ediyorum.”
Bu cümle ile Zehra’nın önünde yepyeni bir hayat başlıyordu.
             ***
Akif Aga o gece köy odasında yattı.
Köy odası, Bedii Ağanın prestij alanıydı... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.