"Kızım, nereye kadar çekeceksin bu adamı?"

A -
A +
Bakkal İdris kasada paralarını sayıyordu. Kapının önündeki karaltıyı fark ettiği zaman merakla eğdi başını...
 
 
Biraz sonra Hakan kalktı. Hacer hemen gelen yemeklerden yedirdi oğluna. Kendisi de bir iki lokma aldı.
“Çok şükür bugün de doyurduk karnımızı...” diye geçirdi içinden.
Üşüyordu. Eski bir hırkaya sarındı. Sedirin üzerinde beklemeye başladı.
Bir saat kadar geçmişti. Hacer uyukluyordu. Kapının şiddetli vuruluşuyla irkildi. Hemen fırladı yerinden. Koştu:
- Kim o?
- Aç kız, başlatma şimdi kimine... Aç çabuk.
Yaşar’dı gelen. Hemen açtı kapıyı. Hızla girdi içeriye Yaşar. Uzun boylu, ince yapılı bir adamdı. Yüzü, yaşının çok üzerindeymiş gibi kırışmıştı. İçki kokuyordu. Eliyle itti Hacer’i:
- Çekil kenara. Bana bir çorba yap hemen.
Hacer hayretle baktı kocasına. Korkarak mırıldandı:
- Çorba mı? Evde bir şey yok ki Yaşar. Nezihe az önce nohut pilav getirdi. Hakan yedi ucundan azıcık. Kalanı getireyim istersen...
Yaşar suratını ekşitti ve bağırdı:
- Tuh Allah kahretmesin... Çorba diyorum kadın, sağır mısın?
Şaşkın bir şekilde kekeledi Hacer:
- Yaşar evde bir şey yok. Ne yağ, ne tuz, ne un... Hiçbir şey...
- Git al bakkaldan o zaman, işin ne?
Yutkundu genç kadın:
- İki aydır veresiye alıyoruz... Adam artık söyleniyor, utanıyorum ben...
Yaşar bir yıldırım gibi fırladı yerinden. Genç kadının tülbendini tuttuğu gibi kendine çekti ve saçlarına yapıştı. Şiddetli bir tokat attı Hacer’in yüzüne. İnleyerek savruldu genç kadın.
Hakan ağlamaya başlamıştı. Gürültüden uyanan Nalân da bağırıyordu.
Yaşar hiddetle döndü küçük çocuğa:
- Sus! Gebertirim seni de... Bıktım sizden be, bıktım artık!..
Sinirle dönüp Hacer’i savrulduğu köşeden kaptığı gibi omuzlarından tuttu:
- Şimdi gidip ne gerekiyorsa alacaksın, yoksa öldürürüm seni. Hazır işkembe çorbası al bana. Hemen pişir. Yoksa fena olur.
Hacer çaresiz başını salladı “olur” anlamında. Hemen pardösüsünü giyip çıktı evden. Ağlayarak yürüyordu yol boyunca. Bakkalın kapısında durdu. İçini çekti...
              ***
Bakkal İdris kasada paralarını sayıyordu. Kapının önündeki karaltıyı fark ettiği zaman merakla eğdi başını:
- Hacer, sen misin?
Genç kadın usulca süzüldü içeriye:
- Benim İdris Abi... Şey isteyecektim, bir paket hazır çorba verebilir misin bana?
İdris kaşlarını çattı:
- Yine içkili mi geldi o eve? Yaşar istiyor değil mi? Nereye kadar çekeceksin kızım bu adamı? Ben sana veriyorum veresiyeyi, o iki küçük sübyana veriyorum. Yaşar için verecek malım yok benim. Git böyle söyle ona...
Hacer kımıldamadı yerinden. Yutkundu. Önüne bakarak fısıldadı:
- Abi, döver beni, yalvarırım bir paketçik... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.