"Bayat ekmeğin varsa bir iki tane verir misin?"

A -
A +
Adam, Hacer’i tanıyordu. Hiçbir şey söylemeden tezgâhın arkasından öte tarafa dolandı.
 
 
Öğle yemeğinde akşam Nezihe’nin getirdiği yemekten kalan bir tabağı çocuklarına yedirmeyi planladı. Kendisi yemese de olurdu. Ama ekmek bulması gerekiyordu. Bakkala gitmeye yüzü tutmuyordu artık. Belki fırına giderse bayatlamış ekmeklerden bir iki tane bulabilirdi. Hemen pardösüsünü giydi. Hakan’ın elinden tuttu. Kızı Nalân’ı kucağına aldı ve dışarı çıktı. Çarşıya kadar oldukça uzun bir mesafe vardı. Ağır adımlarla yürüdü. Çarşıya geldiği zaman oğlunun tezgâhlardaki meyvelere, sebzelere imrenerek baktığını görünce içi burkuldu. Fırının kapısına gelince dudaklarını ısırdı. Bütün gücünü toplayıp başını uzattı:
-Kolay gelsin usta...
-Buyur kızım?
-Usta bayatlamış ekmeğin varsa bir iki tane verir misin diyecektim... Çocuklar için...
Adam yukarıdan aşağıya süzdü genç kadını. Tanıyordu Hacer’i. Hiçbir şey söylemeden tezgâhın arkasından öte tarafa dolandı. Bir torbaya fırından yeni çıkmış dört ekmeği doldurdu. Elini cebine atıp para çıkardı ve uzattı:
-Al bakalım, taze ekmek bunlar, iki saat önce çıktı fırından, şunu da al, çocuklara bir şeyler alırsın. Haydi bakalım, kocana gösterme ama bu parayı. Alır elinden.
Hacer gözleri dolu dolu önüne baktı:
-Sağ ol usta, göstermem. Meyve alırım çocuklara.
Utancından yerin dibine geçerek uzaklaştı fırından. Bugünü de kurtarmıştı...
              ***
Yaşar evden çıktıktan sonra uzunca bir süre yürüyerek her zaman gittiği kahveye gelmişti. Semt kahvesine gidemiyordu çünkü evinin bulunduğu çevrede asla sevilen bir insan değildi. Mahalle esnafından komşularına kadar herkes tepkiliydi ona karşı. Karısının ve iki çocuğunun durumu gözler önündeydi. Yaşar’ın sürekli sarhoş gezmesi, evine, çocuklarına sahip çıkmak adına en ufak bir hareket bile göstermemesi ister istemez herkesin tepkisini çekiyordu. Yaşar kahveden içeri girip çevresine bakındı. En dip masada sürekli birlikte gezdiği arkadaşı Haydar oturuyordu. Onun yanına gitti:
-Merhaba...
-Hoş geldin Yaşar, hayırdır, bakıyorum iyi kalkmışsın, akşam zurna gibiydin...
Omuzlarını kaldırdı adam:
-Bırak ya, baş ağrısından ölüyorum. Bir sıcak çay içmeye geldim. Evdeki bir çay bile koymadı önümüze.
Haydar kaşlarını kaldırdı:
-Yapma yahu! Abi bu kadınları anlamak çok zor! Kızmıştır içkili gittin diye.
Yaşar sesini yükseltti ve kaşlarını çattı:
-Paralarım onu, karışamaz bana. Otursun veletlerini büyütsün o. Bana laf söyleyecek kadın daha anasından doğmadı. Kırarım kemiklerini.
Haydar bir kahkaha attı:
-Ha şöyle... Erkek adam dediğin senin gibi olur. Ne bileyim öyle süklüm püklüm gelip, bir çay bile koymadı deyince...
-Bırak şunu! Uğraşmadım sabah sabah... Sonra da adımız çıkıyor. Şu muameleye millet şahit olsa benim ne kadar haklı olduğumu anlarlar ama gel gör ki... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.